Sloganlarla konuşmayı ne kadar çok sever şu insanoğlu!..
Yıllar önce okul birincisi olduğumda ben de sloganlarla dolu bir konuşma yapmıştım. Dünyanın tüm sorunlarını anlamış ve çözüm önerileri getirmiştim. Sanki ülkeyi, hatta dünyayı kurtarıyordum!
Nerden aklıma geldi şimdi bu?..
Geçenlerde bir okulun birincisine bir konuşma yaptırmışlar. Genç kardeşim herkesin zaten gözü önünde cereyan eden olayları müşahede etmiş ve aklınca çözümler geliştirmiş; bunları da uygun bir dille anlatmış… Biz bilmiyoruz çözümlerini, ama o bildiğini söylüyor. Allah yolunu açık etsin, inşallah çözer… Duygu ve slogan içerikli bu konuşmaya hemen bir kesim atlamış, sahip çıkmış.
Bakalım neleri çözecekmiş bu kardeşimiz?.. Kadın cinayetlerini, çocuk yaşta evlilikleri, yüksek okul mezunlarının asgari ücretle çalıştırılmasını, insanların şirketler tarafından sömürülmesini, sokaklarda insanların katledilmesini vs.
İnsanlığın, insan olmanın literatüründe bazı kavramlar vardır; bunları bırakın bir okul birincisinin konuşmasını sokaktaki herhangi bir kişi bile kullansa, bu kavramlarla dert yansa, çözüm önerileri söylese, hemen dikkat çeker ve mutlaka bir veya birkaç dinleyici bulur kendisine.
Kardeşimin dünyanın ve özellikle de ülkemizin sorunlarına hassasiyet göstermesine sevindim, ancak gerek söylemlerin gittiği yeri gerekse kendisine arka çıkanları göz önüne getirince üzüldüm. Umarım ben yanlış anlamışımdır…
Bu ülkenin sorunları ele alınırken zaman zaman tam bir komedi yaşıyoruz. Özellikle ahlaki, dini, manevi boyutu olan -ya da bunları kabul etmeyenler için insanî diyelim- sorunlar açısından bu durum çok daha bariz bir şekilde görülüyor. Bu ülkeye sorunları getiren veya gelmesine vesile olan zihniyet ne hikmetse kendisini sütten çıkmış ak kaşık gibi görüyor ve başlıyor yanlış hedeflere saldırmaya.
Hangi birini sayalım?!..
Kadın cinayetlerini, kadın tacizlerini ve kadın haklarıyla ilgili diğer sorunları, çocuk haklarıyla ilgili sorunları, çocuk yaşta evlilikleri, insanların haklarının yenilmesini ben veya benim gibi muhafazakar düşünceye sahip insanlar mı getirdiler bu ülkeye? İçkiye, kumara, fuhuşa, zinaya ve diğer gayrimeşru ilişkilere benim zihniyetim mi izin veriyor? İnsanların mallarını çalmayı ben mi hak olarak gösterdim ya da hırsızlık yapanları karakolun bir kapısından içeri alıp diğer kapısından salıverenler biz miyiz? Bırakın bir kişiyi, yerine göre beş on veya daha fazla sayıda kişiyi sinek öldürür gibi öldürenleri, kadınlarımıza, kızlarımıza, çocuklarımıza olmadık muameleyi reva gördükten sonra bir de canlarına kıyanları belki ıslah olurlar diye hapishanelerde senelerce besleyen biz miyiz?
Bilinçli halkımız bunların kimin suçu olduğunu biliyor. Nasıl mı anladım?.. Tepkilerinden. Muhafazakar kesimden bu suçlardan birini işleyen olduğunda neredeyse herkes tepki gösterirken bu sorunların ülkemize taşınmasına vesile olan kesimden her gün taciz duysanız, her gün çocuk istismarı duysanız, her gün gayrimeşru ilişki duysanız bile kimsenin sesi çıkmıyor.
Müslüman kişi bu çirkin işleri yapamaz. Müslümanım dediği halde bu suçları işleyen kişilerin Müslümanlığı sorgulanır. Müslümanım dediği halde bu suçları işleyenlere bakarak kimse İslam’ı yargılamaya kalkamaz. Böyle bir şey yapmaya kalkanları cahillikle suçlarım. Benim Kitabımı, kitaplarımı, kültürümü, geçmişimi okuyan herkes İslam’ın bakış açısını ve sorunlara getirdiği çözümleri kolayca görebilir.
Doktor arkadaşlarla kadınlara tecavüz ve kadın cinayetleri konusunu tartışıyorum. Karşıt zihniyettten bir arkadaş çıkıp soruyor:
“Peki senin çözümün nedir?”
“Böylelerini yaşatmayacaksın, doğrudan öldüreceksin!” diyorum.
Çözüm aslında benim çözümüm değil, ‘Bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibi olur!’ buyuran dinimin çözümü.
Arkadaş ne cevap verse beğenirsiniz.
“Biz doktoruz. Doktorlar insanları yaşatmak için vardır. Nasıl böyle düşünebiliyorsun, çok şaşırdım doğrusu!”
O bana şaşırıyor, ben ondan daha fazla ona şaşırıyorum. Siz hangimize şaşırıyorsunuz, tartın bakalım.