Literatür taraması yapıldığında, Avrupa Birliğinin Avrupa’da eğitim, öğretim, gençlik ve sporu desteklemeye yönelik programının adının ERASMUS+ olduğu görülecektir. Artık kulaklarımızın aşina olduğu bu program tam 36 yıldır uygulanan bir program. Yaklaşık 26 milyar Avroluk bir bütçeyle ‘Erasmus+’ kapsamında 2021-2027 yılları arasında uygulanacak programla her zamankinden daha fazla hareketlilik ve işbirliği fırsatı sunulacağı vâdediliyor.
‘Erasmus+ Programı’nın 2021-2027 dönem Türkiye ayağını ise Türkiye Ulusal Ajansı yürütmektedir. Bu ajans Dışişleri Bakanlığı bünyesindeki bir birime bağlı olarak hizmet vermektedir. Adı geçen ajansın internet sayfasında “2021-2027 ERASMUS+” döneminde gerçekleşmesi planlanan programın hedefi ise özetle şu şekilde sıralanmaktadır.
– Avrupa Eğitim Alanı, Dijital Eğitim Eylem Planı ve Avrupa Beceriler Gündeminde yer alan öncelikleri destekler.
– Avrupa Sosyal Haklar Sütununun gerçekleşmesine destek olur.
– 2019-2027 AB Gençlik Stratejisini uygular ve sporda Avrupa boyutunu geliştirir.
– Yükseköğretim, mesleki eğitim ve öğretim, yetişkin ve okul eğitimi (erken çocukluk eğitimi ve bakımı dâhil), gençlik ve spor personeli için hareketlilik ve işbirliği fırsatları sunar.
– Dâhil etme, yeşil ve dijital gündemi destekler.
– Avrupa Üniversiteleri, Mesleki Mükemmeliyet Merkezleri ve Avrupa’yı Keşfet (Discover EU) gibi çok önemli girişimleri destekler.
– Hareketlilik ve işbirliği fırsatlarını Avrupa’nın ötesine genişletir.
‘Erasmus+ Programı’nın 2021-2027 dönemine yön veren üç önceliğinin ise Dijital Gündem, Yeşil Gündem ve Dâhil Etme eylem planı olduğu belirtilmektedir.
Dijital Eğitim Eylem Planının son kertede gerçekleştirmek istediği amacın Avrupa Öğrenci Kartı Girişimi ile öğrenci bilgilerinin tek bir kartta toplanması olduğu açıkça belirtilmektedir. Böylece öğrencilerin hareketlilik anlaşmalarını çevrimiçi olarak yapmalarının sağlanacağı, Avrupa Öğrenci Kartı ile öğrencilerin gidecekleri üniversitelerin yurt, yemek, kütüphane gibi hizmetlerinden daha kolay yararlanmalarının sağlanacağı ön öngörülmektedir.
Yeşil Gündem ise Avrupa Yeşil Mutabakatı çerçevesinde hayata geçirilmeye çalışılan bir projedir. Bu mutabakatın amacına ilişkin açıklama ise şu şekildedir: “İklim değişikliği ve çevresel bozulma Avrupa ve dünya için varoluşsal bir tehdittir. Bu zorlukların üstesinden gelmek için Avrupa Yeşil Mutabakatı, AB’yi modern, kaynakları verimli kullanan ve rekabetçi bir ekonomiye dönüştürecektir.”i
Her dem Avrupa’yı merkeze alan ya da diğer bir ifadeyle Avrupa’yı kutsayan tüm Avrupa menşeli programlar gibi ERASMUS acaba neyin nesidir? Erasmus kimdir?
Hristiyanlığın Augustin tarikatına mensup bir rahip olan Erasmus(1467-1536) tam bir Türk ve İslam düşmanı, “Hristiyanlığın bekası için Türkleri öldürmeli!” sözünün sahibi olarak ön plana çıkmaktadır. Avrupa’da “Rönesans’la birlikte ortaya çıkan hümanizm akımının yaratıcılarından ve en büyük temsilcilerinden biri olarak” kabul edilmektedir. Hristiyanlığın bekası için Türklerin öldürülmesini öneren bir hümanisttir(!) Erasmus.
Yazdığı yirmi civarında kitaptan birkaçı: Hıristiyan Askerin/Savaşçının Elkitabı,Hıristiyan Prenslerin Eğitimi, Kilise Birliğinin Kutsallığı Üzerine, Dua Kitabı; Dinsel Bir Kamu Eğitimcisinin Görevleri Üzerine Deneme. Tamamen Hristiyanlık temelli kitaplar.
Tam bir Türk ve İslam düşmanı olan Erasmus’un Osmanlıyı yıkma planlarına imza attığı bilinmektedir. Erasmus, Osmanlı’nın en parlak dönemlerinden sayılan ve her alanda zirvenin yaşandığı Kanuni döneminde dahi Türkleri ve dinlerini küçümsemiş, onları aşağılık ve medeniyetsiz barbarlar olarak gösterme çabası içerisinde olmuş İslamofobik kindar bir papazdır.
“Hıristiyan Askerin El Kitabı” isimli eserinde Türklere en aşağılık iftiraları isnad etmekten çekinmeyen Erasmus, Türklerin yok edilmesi gereken eşkıyalar ve hırsızlar olarak görmektedir. Dahası İslam Dinine, İslam peygamberi Hz. Muhammed’e ve Müslümanlara çirkin cümlelerle saldırmaktan da geri durmamaktadır.
Aynı zamanda Avrupa Birliği’nin fikir babası olarak görülen Erasmus, Avrupa Hristiyan birliğinin sağlanmasını hayatının temel amacı edinmiştir. Avrupa Birliği’ndeki birçok eğitim, kültür, sanat vb. proje ve faaliyetlerin Erasmus adına yapılmasının bir anlamı olsa gerektir. Uluslararası öğrenci değişim programına ad olan “ERASMUS” artık tüm eğitim kurumlarımızın katılmak için yoğun çaba sarf ettiği, şayet katılmışsa büyük bir başarıya imza atılmış gibi övgüyle anlattığı bir “yüce etkinlik” halini almıştır.
Varsayalım Osmanlı ilim adamlarından Takiyyuddin, Akşemseddin, Ali Kuşçu, Katip Çelebi, Piri Reis vb. ilim adamlarından birinin adını verdiğiniz uluslar arası bir eğitim projesi geliştiriyorsunuz ve Avrupa’daki eğitim kurumları akın akın bu programa katılmak için çaba sarf ediyorlar. Ve bu katılımlarını memleketlerine döndüklerine sergilerle, basılı materyallerle övünülecek bir faaliyet olarak duyuruyorlar. Bu ne kadar mümkün?
Ya da daha basit bir örnek “Uluslararası Fatih Öğrenci Değişim Programı” adıyla bir eğitim programı uyguluyorsunuz. Acaba Avrupa ülkeleri bu programa dâhil olmak isterler mi? Sadece programa verilen isim nedeniyle hiçbir Avrupalı ülkenin bu programa dâhil olmayacağı kesindir.
“Psikolojik esaret” olarak tanımlanan ve literatüre “Stockholm Sendromu” adıyla giren düşmanına aşık olma halinin en somut göstergelerinden biri olan “ERASMUS Öğrenci Değişim Programına” katılımın MEB’e bağlı eğitim kurumlarında bir nevi yarışa dönüştürülerek övünç vesilesi kılınması hangi akla hizmet etmektedir?
Bu programın öğrencilerimiz üzerindeki etkileri nelerdir? Eğitime ve öğrencilerimize katkıları var mıdır? Kısa ve uzun vadede getirisi ve götürüsü hesaplanmış mıdır? Türk Milli Eğitiminin temel amaçlarına hizmet etmesi mümkün müdür? Bu soruların tüm teferruatıyla masaya yatırılarak gerekli değerlendirmelerin yapılması ülkemizin geleceği/bekası açısından önem arz etmektedir.
Avrupa’nın devşirme tezgâhına beşeri kaynaklarımızı celbeden programın adının “Neden ERASMUS?” olduğu sorusuna cevap aramak bile bu konudaki perdeyi aralamaya yeter de artar.