eğitim,öğretim,terbiye,talim,Meb,Üniversite,öğrenci,öğretmen,muallim,öğretim üyesi,maarif,aile,
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Parçalı Bulutlu
29°C
Ankara
29°C
Parçalı Bulutlu
Çarşamba Parçalı Bulutlu
28°C
Perşembe Açık
29°C
Cuma Parçalı Bulutlu
29°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
29°C

Meral ÇALIŞKAN ALKAN

1993 Ankara doğumlu. Lisans eğitimini Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Hemşirelik bölümde tamamladıktan sonra; Hemşirelikte Yönetim Anabilim dalında Gazi Üniversitesinde tezsiz, Bozok Üniversitesinde tezli yüksek lisansını yaptı. Hemşirelik mesleğine dair şahitliklerini ve hikâyelerini tarihe not düşürmek üzere yazıyor.

    İnsan..?

    Bir hemşire olarak yazıya insanı, bilimsel ya da tıbbi olarak açıklayarak başlamak istiyorum. Normal bir insan da 46 çift kromozom bulunmaktadır. Bunlardan ikisi cinsiyeti belirlerken, diğer kromozomlar farklı özellikleri almamıza neden olmaktadır. Örneğin 21.kromozonun iki tane değil de 3 tane olması “Down Sendromu” na neden olmaktadır. Fiziksel özelliklerimiz, genetik yapımızın yanı sıra duygularımızı da bizi de birbirimizden ve diğer canlılardan ayıran özelliklerimizi oluşturmaktadır. İnsan, tüm evren de tek akli özelliğe sahip olan varlıktır. Kuran da ise “Halakal insâne min alak (Alak süresi 2.ayet)” O, insanı bir aşılanmış yumurtadan yarattı diye geçmektedir.

    Lakin bu yazımda insanın biyolojisi ya da fizyolojisinden bahsetmeyeceğim… daha çok insan olmanın erdemi, hayatta neler yapmalı ya da belki de neler yapmamalıyız onun örneklerini verebileceğim sadece… çünkü bence mükemmel insan tarifi diye bir durum söz konusu olamaz. Her birimiz ayrı ayrı biricik ve özeliz. Ama ne demişler; insan beşer, bazen şaşar…

    İnsan da bence olması gereken en önemli özellik edep, ahlak, etik kavramları, diğerlerinin bir şekilde halledilebileceğini düşünüyorum.

    Aslında olması gereken, kurallara uyum sağlamak. Kural dediğimiz yapı, geçmişten günümüze yine insanın kendi deneyimleri, hataları ve yanlışları göz önüne alınarak, toplumunun daha düzenli ve uyum içinde yaşamasını sağlamak için oluşturulmuştur.

    Diyelim ki bir hastanedesiniz, doğal olarak sigara içmek yasak. Bunun için kavga etmek, refakatçi ise hastasını bırakıp aşağı inmesi yahut hastanın kendisi sigara içiyorsa servisi terk edip sigara içmesi, daha da ileri gidip hasta odasında ya da yangın merdivenlerinde sigara içilmesi bir kural ihlalidir. Teorik olarak şunu net bir şekilde belirteyim sigara içmek vücutta kanın içerisinde dolaşan oksijen miktarını ciddi anlamda azaltmakta ve eğer beyin yeterince oksijen alamaz ise işlevini yitirmektedir. Aynı zamanda sigaranın yara iyileşmesini geciktirmesi hastanede kalış süresini uzatmaktadır. Hem diğer hastalarının ve hastane çalışanlarının kokudan rahatsız olmaması, hemde yine kendi sağlığınız için en azından hastanede kaldığınız süre içerisinde bu kurala uyum sağlamak herkesin yararına olacaktır. 

    Sigara içenler hemen verdiğim örneğe itiraz edeceklerdir, tahmin edebiliyorum. Peki o zaman başka bir örnek verelim. Trafikte insan olma konusunda bence sınıfta kalan ülkelerden biriyiz. O kadar çok kural ihlali yapılıyor ki, artık kural ihlali yapmak doğalmış gibi karşılanıyor. Bununla da yetinmiyor kurallara uyanlar tuhaf karşılanıyor. Her geçen gün bizden, özümüzden, benliğimizden uzaklaşıyoruz.

    Trafik demiştim. Kemer takmama! Haberlerden biliyorsunuzdur sizlerde, trafik kazalarında en büyük can kayıplarının kemer kuralı ihlali yüzünden olduğunu, bununla da bitmiyor. Aslında ölüm, belki de kalan için zor olan kısım diyebilirim. Çünkü kemer takmadığı için kafa travması geçirip hayati fonksiyonlarında eksiklik yaşayan, yaşamının  geri kalanında bazı işlerini eskisi gibi yapamayan birçok hasta ile karşılaşıyorum. İnsan omurgalı yapıya sahip bir canlı ve trafikte bu omurga yapısında zedelenme olması, örneğin bir boyun kırığı ile gelen hastanın boyundan alt kısmında tutmama, ya da bir bel kırığı ile gelen hastanın bacaklarını hissetmemesi gibi durumlar söz konusudur. Bu tür durumların nedeni belki de sadece insanın kendine verilen aklı kullanmak istememesi ya da önemsemesi sonucu oluşuyor. Oysa ki kemeri taksa belki de o hastaneye hiç gitmeyecekti…

    Bu olay ile ilgili sinemada bir film hazırlanmış. 10 dakikalık bir film, yılın en iyi kısa film ödülü alıyor ve sinemada gösterime gireceği açıklanıyor. Filmde 8 dakika boyunca sadece boş bir duvar gösteriliyor ve insanlar çoktan söylenmeye başlıyor. 8.dakika da kamera açısı değişiyor ve bir hasta odasında, boyundan aşağısı felçli bir insanın yattığı görülüyor. 8 dakika boş duvara bakmaya katlanamayan onca insan ve günlerce o duvarı izleyen başka bir insan…

    Trafikte kural ihlalleri bitmiyor. Şerit değiştirirken sinyal vermeyenler, kırmızı ışıkta geçenler ya da diğer araçların önüne kıranlar, sağa dönüşte kuyruk olduğu için sol şeritten direk dönüş yerine girenler bunların hepsi kazalara neden oluyor. Kendi canınızı hiçe saydığınız gibi başkasının canlarını da hiçe sayıyorsunuz. Hepsini geçelim konumuz insan olmak, bu yapılanların hepsi insanın olmaması gerekenlerine birer örnek olduğunu düşünüyorum. Etik bilen, edep bilen, karşıdaki insana saygı duyan, değer veren insan bunları yapamaz, yapmamalı… Sabah işe geç kalıyoruz, herkes trafiği olması gerektiği gibi kullanmıyor gibi cümleler sarf edecek bazıları ve bu kişiler genelde bu kuralları hiçe sayanlar olacaktır. O dönüşte sıraya girip beklemek bir erdemdir, bir saygı gösterisidir, karşıdaki insanın ya da sıradaki diğer insanların varlığını onaylama biçimidir.

    İlimsizlik bilgisizlik yüzünden cehalet hortlayıp çıkar mı çıkar,

    Sevgisizlik saygısızlık yüzünden insan insandan bıkar mı bıkar (Neşet Ertaş).

    Eskiye oranla ülkemizde üniversite mezunu sayımız oldukça artmış. Peki eğitim içeriğimiz ne kadar doludur ? Her okul mezunu olan gerçekten bilgisi tam mıdır ? Bunların hepsi tartışma konusudur. Gerekli incelemeyi ve değerlendirmeyi ise burada benim yapmaya yetkimde, bilgim de yoktur. Ama şunu ifade etmeliyim ki, insanların artık birbirine saygısı günden güne kayboluyor. Bunun nedeninin ise birşeyi ifade ederken tam bilgiye sahip olmadan konuşmamız yahut kişinin sadece tek bir cümlesi ya da yazısı ile, konuşması ile değerlendirilmesinden kaynaklı olduğunu düşünüyorum.

    Günümüzde yapılan yanlışlardan biri kendimizin ya da sevdiğimiz kişinin her şeyi doğru yaptığını sanmak ve sürekli karşıdakini eleştirmek hem de acımazsızca eleştirmek. İnsan olmak biraz da naif olmayı, hoşgörülü olmayı, karşıdakini kırmamayı gerektirmiyor mu? Kendimizi ya da çevremizi haklı görmeden önce durup bir düşünmemiz, değerlendirmemiz, karşıdaki ne diyor haklılık payı olabilir mi diye bir beyin süzgecinden geçirmemiz gerekmez mi? Örneğin bir alanda uzman bir kişi, herhangi bir işi yaparken hata yapamaz mı? X konusunda uzman olması o kişinin Y konusunda hiç konuşmaması gerektiğini mi gösterir. Fikrini, düşüncesini belirtti diye bir insan acımasızca nasıl yargılanır. Birileri ile ilgili yorum yaparken, onu tam olarak tanıyor muyuz olaya tam olarak hakim miyiz ki kendimizde bu kadar acımasızca karşıdakini suçlama hakkı buluyoruz. Bu durum insanlığın tam olarak hangi evresinde açıklayamıyorum.

    Eski yazılarımdan birine yorum yapılmış. Hastayı anlamak zorundasınız bu konuda da eğitsinler sizi! Hasta psikoloji hakkında eğitim alıyoruz. Eviniz çoluğunuz çocuğunuz varsa çalışmayın! Ülkemizde birçok insan kimi çocuğuna bakmak için, kimi annesine babasına, kimisi de kendine bakmak için  çalışmak zorunda. Öğretmenlik gibi kolay bir meslek seçin! Öğretmenlik kolay mı? Yani bu yorumda o kadar çok insanın hakkına girilmiş ki! Psikoloji dersini tam donanımıyla hakkını vererek anlatan hocaların, öğretmenlik mesleğini hakkıyla yapan öğretmenlerin, mesleğini başarı ile icra eden hemşire meslektaşlarımın… Bir insanın mesleğini seçerken yanında mıydık, o mesleği icra ettiği sırada yanında mıydık? Örneğin 10 yıllık bir hemşirenin, 20 yıllık bir öğretmenin bütün meslek hayatına hakim miyiz ki tek bir yanlış ya da hata da tüm mesleğini yanlış yapmış gibi davranma hakkını kendimizde buluyoruz.

    Bütün dinlerde, ataların öğütlerinde, görmüş geçirmiş insanların sözlerinde ortak olan cümleler, kelimeler vardır. Hoşgörü, sevgi, saygı, ahlak, edep… Eskiler sohbette insibağ (huy aktaramı) vardır, derler. O yüzden birşeylerin düzelmesini istiyorsak kimin yanında durduğumuza ve kendimizin nasıl olduğuna dikkat etmemiz gerekiyor.

    Siz sevinince gözlerinin içi gülen insanlara denk gelmeniz dileğiyle…

    Yazarın Diğer Yazıları
    Yorumlar

    Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.