eğitim,öğretim,terbiye,talim,Meb,Üniversite,öğrenci,öğretmen,muallim,öğretim üyesi,maarif,aile,
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Parçalı Bulutlu
22°C
Ankara
22°C
Parçalı Bulutlu
Salı Parçalı Bulutlu
21°C
Çarşamba Hafif Yağmurlu
15°C
Perşembe Parçalı Bulutlu
14°C
Cuma Açık
15°C

Doç. Dr. Ali Faruk YAYLACI

Ankara’da doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Ankara’da tamamladı. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi, Eğitim Yönetimi ve Planlaması Bölümünden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü ve Eğitim Bilimler Enstitüsünde, Eğitim Yönetimi, Planlaması ve Teftişi alanında yüksek lisans ve doktora yaptı. 1995-2005 döneminde Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde öğretmenlik yaptı. 2005-2010 döneminde Belçika’da Türkçe ve Türk Kültürü Dersleri Öğretmenliğinde bulundu. 2013 yılında Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde akademisyen olarak görev yapmaya başladı. Halen Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde göreve devam etmektedir. Çalışma alanları, eğitim yönetimi, eğitim felsefesi ve eğitim politikasıdır.

    Ilúvatar, İnsanla Ne Murad Etti?

    Tolkien’in büyük eseri Yüzüklerin Efendisi dünyasının “yaratılış kitabı” Silmarillion’daki yaratılış anlatımından bahsetmiştik. Eru, yani “Tek Olan” düşüncesinden “kutsal olanları” yaratmış, her birine farklı kabiliyetler vermişti. Onlara verdiği tema zemininde bir Ulu Müzik inşa etmelerini istemiş böylece yaratılış başlamıştı. Kutsal Olanların içinde en fazla güç ve bilgi sahibi olan Melkor ise zamanla Ilúvatar’ın teması ile uyumsuz, kendi başına bir tema geliştirmişti. Bu kaybedilen ilk imtihandır.

    Kutsal Olanlar’ın, Ilúvatar’ın isteği uyarınca yaptıkları benzersiz güzellikteki müzikle Melkor’un kendi başına uydurduğu ahenksizlik birbirine karışır, dahası Melkor’un gürültüsü müziğin bütününe hakim olmaya gayret eder. Ilúvatar, ayağa kalkar, çehresi sertleşmiştir, keskin bir tema daha verir müziğe ancak Melkor’un inadı devam edecektir. İki müzik birbiri ile mücadele eder kıyasıya. Ilúvatar, yeniden ayağa kalkar, yüzü bakılamayacak kadar korkunçtur artık, iki elini kaldırır ve müzik anında kesilir.

    Sonra Ilúvatar, Kutsal Olanlar’a seslenir, “yaptığınız müzik ve söylediğiniz şarkılardaki şeyleri sizlere göstereceğim” der. Çünkü Ilúvatar’ın düşünmesi, düşündüklerinin “var” olması demektir. Bu, çocukları için de geçerlidir çünkü Ilúvatar’ın nefesini, sonsuz ateşi içlerinde taşımaktadırlar. Ilúvatar, hiddetle konuşmaya devam eder; “ve sen Melkor, tamamen benden kaynaklanmayan hiçbir temanın çalınamayacağını ya da bana rağmen değiştirilemeyeceğini göreceksin. Çünkü buna kalkışana, kendisinin hayal bile edemeyeceği, çok daha harika şeylerin tasarlanmasında benim enstrümanım olduğu kanıtlanacak.”

    Bu sözler karşısında Kutsal Olan’lar korkarlar, sözleri tam olarak kavrayamazlar, Melkor ise gizli öfkesinin doğurduğu utançla dolar. Kötülüğün atası Melkor’un utanması dikkate değerdir. Ilúvatar’ın hikmeti, bilgilerinin sınırlarını aşan Ainur, korkar ancak bilgice daha yüksek bir seviyede bulunan Melkor utanır. Edep, bilgiden önce gelecektir. Aynı zamanda Melkor’un kendi başına yarattığı ahenksizliğin ve akabinde ortaya çıkacak karmaşanın ve kötülüğün nihayetinde Ilúvatar’ın hikmetinin dışında olamayacağının açıklanması önemlidir. Oldukça netameli bir konudur kötülük problemi. Ne felsefede ne bilimde içinden çıkılamaz bir meseledir. Geleneksel bilgelikler ise burada olduğu gibi kötülüğün kendisini bile son tahlilde bir yanılsama olarak görürler ve Tek Olan’ın hikmet ve iradesinin dışına hiçbir şeyin çıkamayacağını kabullenirler. Şeytanın sürçmesi, imtihanı kaybetmesi, uzaklaştırılması, kötülüğü yayması da böyledir.

    Ilúvatar, işte müziğiniz diyerek, işitilmiş olan ezgileri görünür hale getirir. Boşluğun içinde dünyanın bir küre halinde ortaya çıkışı, orada varlıkların belirmesi, Ilúvatar’ın çocuklarının gelişi ve yapıp ettikleri. Bütün dünyanın tarihi gözler önüne serilir. Ancak Ilúvatar’ın sadece kendisinin bildiği şeyler vardır. Dünyada olan şeylerin hepsinin yaratımında Ainur görev almaz. Her devirde yeni varlıklar ortaya çıkar, yeni gelişmeler olur hikmetini sadece Ilúvatar’ın bildiği. Kutsal Olan’lar dünyaya ve yaratımına hayranlık duyarlar. Melkor’un zamanla yarattığı ahenksizliğin nedeni ise kıskançlıktır. Ilúvatar’ın çocuklarına bahşettiği ihsanları kıskanır.

    Ilúvatar’ın çocukları “Elfler” ve “insanlar”dır. Elflere, İlkdoğanlar denilir. İnsanlara ise Takipçiler ya da Sonradan Gelenler. Uzun devirler boyunca dünyada Elfler egemen olurlar insanlardan önce. Melkor, Elflere ve insanlara egemen olmayı, onları boyunduruk altına almayı, onlar tarafından Efendi diye çağrılmayı arzular. Diğer Ainur ise dünyayı, Elfleri, insanları hayranlıkla izler, ışıkla dolarlar. En çok da suya hayranlık duyarlar. Kutsal Olanlar’ın ezgisi denizlerin sesinde yaşamaktadır hala ve insanlar ne olduğunu bilmeden zevkle dinlerler denizi. Ainur’un en soyluları Ulmo, suya yöneltir düşüncesini, Manwë havaya ve rüzgara, Aulë dünyanın dokusuna. Melkor savaşır onlarla dünyada egemen olmak için.

    Sonra, görüntü kaldırılır Ainur’un önünden ki karanlığı kavrarlar. Böylece, insanların serüveni ve dünyanın sonu ile ilgili bilgi onlardan gizlenir. Ardından, Ilúvatar, “Eä” der “bırak olsun”. Ainur’un müziği ve görüntüde gördükleri gerçeğe dönüşür. Ainur’un bir kısmı Ilúvatar ile kalırken diğerleri dünyaya inerler ve görüntüde gördükleri dünyayı inşa etmeye koyulurlar. Melkor ve onu takip eden bazı ruhlar da dünyadadır ve büyük bir mücadele başlar. Melkor, bıkıp usanmadan Manwë, Ulmo ve

    Aulë’nin yaptıklarını bozar, onları engellemeye çalışır, kendisi için olmadık kötücül varlıklar yaratır. Savaş sürüp gider. Valar, yani dünyaya inen Ainur, Ilúvatar’ın çocuklarına duydukları sevgi nedeniyle dünyaya inmişlerdir, dünyada surete bürünürler ve Elflerle insanlara yardım ederler. Melkor’la yapılan büyük savaş hep dünyayı, İlkdoğanların ve ardından insanların gelişine hazırlamak içindir.

    Bu olanlardan sonra Melkor’a adı verilir ve ona Morgoth yani “dünyanın karanlık düşmanı” denilir. Hizmetkârları arasında en bilineni ise Sauron (iğrenç, nefret uyandıran) diye adlandırılan Zalim Gorthaur’dur. Melkor’un kıskançlığı, öfkesi ve egemen olma arzusu eğitir Sauron’u. O da nice Elfin, insanın ve hatta Maia’nın aklını çelecektir zamanla.

    Ve insan, neden var kılınmıştır da Ilúvatar, insanla ne murad etmiştir? Silmarillion’da denildiği üzere “insanlara tuhaf ihsanlar bahşedilmiştir.” Ilúvatar, insanlara Elflerden ve başka varlıktan daha farklı bir ihsan vereceğini söyler. Böylece Ilúvatar buyurur; insan yüreği dünyanın ötesini arzulayacaktır, dünyada huzur bulamayacaktır, fakat dünyanın bütün güçlerini, fırsatlarını değerlendirebilecek, insan dışındaki tüm varlıkların yazgısını belirleyen Ainur’un müziğinin ötesinde, hayatlarına biçim verecek bir erdeme sahip olacaklardır böylece dünyanın bütün imkanları ile tamamlanması insanların eliyle olacaktır. İnsanlara özgürlük bahşedilmiştir ve ölüm. Dünyada kısa süre kalırlar, ona bağımlı değildirler, dünyadan ayrılıp Elflerin bilmediği bir yere giderler. Oysa Elfler, dünya ölene dek buradadırlar. On bin yüzyıl onları yormaz. İnsanlara bu yüzden “yabancı” ya da “misafirler” de denilir. Zaman yıprandıkça diğer tüm varlıklar ve güçler insanın ölüm yazgısına gıpta ederler. Ama Melkor bu ihsanın üzerinde gölgesini yayar, karanlıkla lanetler. İnsan için bir ihsan olan ölüm bilinemezlikle kaplanır.

    Ne Ainur’un ne Elflerin irfanınca kapsanmamış olan “son”u yaşıyor gibiyiz birkaç yüzyıldır. Ilúvatar’ın “dünyayı tamamlamak” üzere yarattığı insan, hevesle, dünyayı eksiltmekte, bozmakta, yok etmekte. Bu, egemenlik kurmanın ve efendilik taslamanın tecellisi değilse nedir? Bu durum bir eğitimin ürünü olsa da terbiyenin ve edebin gereği hiç değildir. Elflerin arasında denildiği üzere varlıklar içinde “Melkor’a en çok benzeyenin insanlar oluşu” boşuna olmasa gerek. Kutsal Olanlar’ın inşa ettiği dünyayı, dağları, denizleri, bitkileri, insanı bozup, tahrif eden Melkor’u takip edercesine insan da “ilerleme” sarhoşluğuyla Kutsal Olanların yaptığını bozup durmaktadır.

    Ilúvatar’ın insandan muradı bilinir olsa da insanın bu imtihanı kaybedişindeki hikmet, Ainur gibi, Elfler gibi bizim de görüşümüzün ötesinde gizlenmiştir.

    Yazarın Diğer Yazıları
    Yorumlar

    Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.