“Her tercih, bir vazgeçiştir, kaybediştir.” sözü, hayatımızın aslında kaybetmek üzerine şekillendiğini vurgulasa da yaptığımız seçimlerle kaybettiklerimizi ve kazandıklarımızı mukayese etme imkanı da sunar. Hayatımız, bir bakıma yaptığımız tercihlerin toplamından ve o tercihlerin çizdiği yoldan ibarettir. Yaptığımız tercihlerle bir şeyleri kazanırken bir şeyleri de kaybederiz ve istikametimiz de bu kazandıklarımızın ve kaybettiklerimizin bize sağladığı imkanlar dahilinde şekillenir. Tabii ki hayatta her şeyimizi tercihlerimizle belirleyemeyiz. Örneğin ailemizi, cinsiyetimizi, kavmimizi vs. biz belirleyemeyiz ancak okul, iş, eş, meslek gibi hayatımızı derinden etkileyen ve şekillendiren birçok faktörde bizim tercihlerimiz önemli rol oynar. Bu tercihlerde bulunurken aile, çevre, yetiştiğimiz kültürel ortam, sosyo-ekonomik durum vesaire de tercihlerimizi yönlendiren ve yaptığımız tercihlere etki eden önemli etmenlerdir.
Özellikle geleceğimizi de şekillendiren eğitim hayatımız, bu tercihlerin aslında kilit noktasını oluşturur. Aldığımız eğitimin niteliği; kişisel gelişimimizi, hayata bakışımızı, beklentilerimizi, ideallerimizi derinden etkileyerek tercihlerimizin teşekkülünde ve tekamülünde önemli rol oynar. Bu yüzden toplumumuzun ve ülkemizin gelişmesinde nitelikli bir eğitimin zaruri olduğu ve bunu gerçekleştirme imkanı sunan, en azından o iddiada olan okulların tercihi de önemlidir.
Eğitimi, geleceğimize yaptığımız bir yatırım, bir tohum ekme olarak düşünürsek tohumu ektiğimiz toprağın niteliği, tohumun cinsi, gübrenin ve suyun özelliği önem kazanır. Okulda aldığımız eğitimin kalitesi de bir tohumun filizlenip ürün haline gelmesi aşamalarındaki süreç gibi bizi geleceğe taşıyacak nitelikleri kazandırır.Tabii ki geleceğimizin nitelikli teşekkülünde ve dogru bir istikamet kazanmasında sadece okul değil ilgi, kültürel çevre, ailenin sosyo-ekonomik durumu vs. de etkilidir.Ancak okulun da önemi, hatta birinci dereceden etkisi yadsınamaz bir gerçektir.
Eğitim, ömür boyu devam eden bir süreci ifade etse de okul bu sürecin belki de en etkili ve geleceği de derinden etkileyip şekillendiren mühim bir dönemini oluşturur. Okulda aldığımız eğitimin kalitesi ve bu kalitenin şekillendireceği kişilik özellikleri hem meslek seçiminde hem de hedeflerimizin/ideallerimizin gerçekleştirilmesinde oldukça etkilidir. Eğitimle, analiz yapabilen, sorunlara çözüm önerileri ve farklı bakış açıları geliştirebilen, muhakeme yeteneği gelişmiş ve kendini gerçekleştirmiş bireyler yetiştirmek amaçlanıyor ise burada tercih edilecek okulun niteliği ve kişinin hedeflerine uygunluğu da dikkate alınmalıdır.
Bugünlerde LGS sonuçlarına göre lise tercihlerinin yapıldığı ve eğitim hayatının önemli aşamalarından biri olan ortaöğretim kurumlarına yerleşmek için hem velilerin hem öğrencilerin hem de öğretmenlerin kafa yorduğu bir dönemdeyiz. Birkaç hafta sonra da YKS sonuçlarına göre üniversite tercih dönemi başlayacak. Aslında her iki dönem de yukarıda sözünü ettiğimiz istikbale giden sürecin önemli iki kritik aşamasıdır. Her iki aşamada da doğru tercih çoğu insan için; meslek, kariyer, gelecek planlaması, ideallerin gerçekleştirilmesi, mutlu ve müreffeh bir yaşam için kritik önemdedir.
Peki doğru tercih nedir ve nasıl olmalıdır? Öncelikle her öğrencinin ilgi, yetenek, kabiliyet ve hedefleri birbirinden farklıdır. Dolayısıyla öncelikli olarak öğrenciyi tanımak ve kabiliyetlerini, ilgi alanlarını iyi analiz etmek gerekir. Burada hem öğretmenlere hem de velilere önemli görevler düşmektedir. Özellikle lise tercihi yapacak öğrencilerin bu anlamda bilimsel yöntemler ışığında ilgi ölçekleri ve başka ölçme envanterleriyle analizleri yapılmalı ve kendilerine en uygun lise türü belirlenmelidir. Lise tercihinin ileriki dönemlerde meslek ve kariyer seçiminin önemli bir basamağı olduğu da unutulmamalıdır. Öğrencinin yüzdelik dilimine göre ona en uygun lise türü bu anlayışı merkeze alarak tespit edilmelidir. Edebiyata, tarihe, sanata, kültürel alanlara ilgi duyan bir öğrenciyi zorla fen liselerine göndermenin onu mutsuz edip okuldan ve eğitim hayatından uzaklaştıracağı göz ardı edilmemelidir. Ya da tam tersi matematik ve fen bilimlerine ilgi duyan bir öğrenciyi de sosyal bilimler ya da güzel sanatlar liselerine göndermek onun geleceği açısından telafisi zor sonuçlara sebebiyet verebilir. Günümüzde birçok aile bu konuya hassasiyetle eğilerken maalesef bazı aileler, çocukların ilgi ve yeteneklerine göre değil de ailenin çocuk için gelecek planlamasına göre lise tercihleri yapmakta ve sınıflarda, dersler ilgilerini çekmediği için mutsuz ve ilgisiz oturan öğrencilere sebebiyet vermekteler.
Tercihlerde bir diğer önemli husus da tercih edilecek okulların iyi araştırılması, menfi ve müspet taraflarının tespit edilmesi ,hangi alanlarda ne tür başarıya sahip olduklarının bilinmesi ve elde edilen bu tür bilgilerin iyi analiz edilmesidir.
Ayrıca tercih aşamasında gerekirse uzman görüşlerine de başvurulması öğrenci ve velilere de yol göstericilik anlamında önemli katkılar sunabilir.
İyi bir lise tercihi, iyi bir meslek seçiminin belki de ilk önemli basamağını oluşturur. İstediği ,benimsediği ve başarılı olabileceği mesleği yapan insanların da daha mutlu olduğu araştırmalarla ortaya konmuştur. Ünlü eğitimci A. S. Neil’in: ” Mutlu bir marangozu, mutsuz bir doktora yeğlerim.” sözü işini severek yapan insanların daha mutlu ve başarılı olduğunu vurgular. Dolayısıyla okul tercihinde istenilen mesleğe öğrenciyi yaklaştıracak hatta ulaştıracak okullara öncelik vermek de mutlu nesillerin yetişmesi için bir diğer önemli husustur.
Her ne kadar öğrencinin ve dolayısıyla nesillerimizin yetişmesi açısından, okulların eğitim niteliklerinin ve kalitelerinin önemli olduğunu vurgulasak da okuldaki eğitimin tek başına yeterli olmadığını, ailenin, çevrenin, öğrencinin ilgi ve motivasyon alanlarının ve daha birçok etmenin öğrencinin istikbaldeki başarısına etki ettiğini de göz önüne almamız gerekir. Ülkemizin gelişip kalkınmasında, medeniyet değerlerimizin yükseltilmesinde iyi yetişmiş nesillere ihtiyacımız var ve bunun için sadece okullara değil, velilere, bireysel olarak öğretmenlere ve genel olarak da cemiyetimize önemli sorumluluklar düştüğünü de yine unutmamamız gerekir.
Saygılarımla…
Serdar Biler