Mustafa Özcan
Hizmet aşkı konusunda beni etkileyen ilk eserlerden birisi Kiel şehrinde (Almanya) bir ramazan mescidinde elime geçen Hamdi Mert’in ‘Bizi Yaşatanlar’ adlı kitabı olmuştur. Kitabı elimden düşüremedim ve bir solukta okudum. Kitabın kahramanı Ahmet Hamdi ya da kitaptaki adıyla Ahmet Ağa gerçek hayatta Hamdi Mert’in babasıdır. ” Savaşta tek kolunu kaybetmiş bir gazi. Okuldan camiye, yoldan çeşmeye, bölgenin imarında öncü olmuş birisi. Anamur’a ilk muz fidesini o getirmiştir.”
Kalkınma hamlesine öncülük etmiş birisi. Böylece Türkiye yerli muzla tanıştırmış ve muz bahçelerine sahip kılmıştır. Ahmet Mert öncü şahsiyetlerdendir ve bu zevat aynı zamanda ‘ Bizi Yaşatanlar’ kitabının da mevzusudur. Bu öncüler sayesinde ülkeler ve devletler bir seviyeye gelirler. Sanki hikayenin öncüsünü Finlandiya modelinde buluyor ve yaşıyoruz. Yine bir solukta okuduğum eserlerden birisi de Rus gezgin ve yazar Grigory Pettrov’un kaleme aldığı Beyaz Zambaklar Ülkesidir. Kitap idealizm buketidir. Beyaz Zambaklar Ülkesi Finlandiya işlenmeden evvel bir bataklıktır. Kitabın yazarı Petrov hayatının bir bölümünü papaz olarak geçirmiştir. Rusya’nın en tanınmış papazlarından ve onun ötesinde halk yazarlarından birisi olmuştur. Rusya dışındaki gezintilerinden birisini Finlandiya’ya yapmıştır. Orada idealleri makes bulmuştur. Finlandiya’yı makus talihinden uyandıran ve Finlandiya yapan isimlerden birisi idealist Johan Wilhelm Snelman adlı bir idealisttir. Beyaz Zambaklar Ülkesi ve kitabı da onun bir ürünü ve mirasıdır. Halkı kolektif işbirliğine veya ülke çapında imeceye yönlendirerek makus talihler ülkesi olan Finlandiya’yı Beyaz Zambaklar Ülkesi haline getirmiştir. Aydınlar imecesine imza atmıştır. Bu fikri ve eylemi bir nevi Ahilik fikrine ve teşkilatına benzetebiliriz. Bir ülkü müreffeh bir ülkeyi doğurmuştur. Halkın muallimi Snelman 12 Mayıs 1806’da, Stockholm’da doğdu ve 4 Temmuz 1881’de Danskarby’de öldü. Snelman; dönemin önde gelen bilim adamlarından birisiydi. Aynı zamanda bir politikacı ve derin bir filozoftu. Asıl şöhretinin kaynağı, Fin kültürünü doğuran halk öğretmeni vasfı taşımasıydı. Halkı kalkınmaya katarak ülkeyi bayındır hale getirmiştir. Finlandiya bataklar arasında kalan araziler anlamına geliyor. İmece yoluyla bataklıkları kurutmuş ve ülkeyi yeryüzü cennetlerinden birisi haline getirmiştir. Halka önder olarak bataklıklar ülkesini beyaz zambaklar ülkesine dönüştürmüştür.
Ulusa katkılarından veya katkılarının ayaklarından birisi de halk üniversitesidir. Snelman ütopyayı veya ütopyaları hayata geçiren bir adamdır. Batak bir ülkeyi idealleriyle ayağa kaldırmıştır ve mamur yani bayındır hale getirmiştir. Bunu da örgün değil yaygın eğitim yoluyla yapmıştır. Genç Fin aydınları, Snelman’ın çevresine toplanmışlar, etrafında kenetlenmişlerdi. Onun gözünde ışıltı, parıltı ve sözlerinde umut sezmişlerdi. Açtığı ideal çığırda yürüyorlardı. Bu gruba azar azar ama sürekli olarak yeni katlımlar oluyor ve kültür mimarları o halkalarda buluşuyordu. Snelman’ın eğitim ordusunu, Helsingfors Üniversitesinin genç profesörleri, en ücra köylerdeki öğretmenler, aydın tüccarlar, fabrikatörler, özel sektörde hizmet veren doktorlar, memurlar ve avukatlar oluşturuyordu. Bu dinamik beyin gücü, yavaş yavaş Finlandiya’nın her köşesinde bitiyor ve varlık gösteriyor ve halkalar halinde Finlandiya’yı baştan sona donatıyor ve kucaklıyordu. Bu amaçla çalışanlardan hiçbiri, bunu kesinlikle şöhret olmak amacı gütmüyordu. İşlerine ihlas ve samimiyet yansıyordu. İşlerinde tefani etmişlerdi.
Bu grubun çalışması, diğer eğitim ve kültür kuruluşlarında olduğu gibi sırf kağıt üzerinde kalmaktan çok uzaktı. Burada herkes çalışıyordu ve kelimenin tam anlamıyla herkes birer kültür misyoneriydi. Kültürün karşılığı olan hars aynı zamanda toprakla ve tarımla uğraşmak anlamına geliyor. Bu gruba mensup olan herkes, inatla ve gayretle çalışıyordu. Bu gayretlerinin karşılığı sadece ülkesine ve ülküsüne hizmet etmek ve manevi olarak tatmin olmaktı.
Bunlar okunmuş ve eski kitapları toplayarak içlerinden yıpranmamış olanları seçiyor ve gezici bir kütüphane oluşturarak köy köy dolaşıyorlardı. Bir süre orada kaldıktan sonra başka bir kasaba veya köye revan oluyorlardı. Önceleri iki-üç haftada bir, sonralarında her Pazar, halka yönelik, sağlıkla, edebiyatla, ekonomiyle ve ahlakla ilgili konularda sohbetler düzenliyorlardı.
Bu kitabı Mustafa Kemal de keşfetmiş belki de Köy Enstitüleri fikri buradan neşet etmiştir. Bu kitap Köy Enstitülerine ilham kaynağı olmuş olabilir. Bununla birlikte Köy Enstitüleri projesi solun karargahı ve ideolojisinin işlendiği yer haline gelmiştir. Snelman’ın bahse konu çalışmalarının ruhundan çok uzaktır. Türk köylüsünü eğitmek amacından sapmış ve onları sol ideoloji ile buluşturma mefkuresine dönmüştür. Snelman’ın projesi ile Köy Enstitüleri zaman zaman buluşsa da aynı sonucu vermemiştir. Hababam Sınıfı filmlerinde de bazen Mahmut Hoca tiplemesinde Snelman’dan kareler ve izler bulunsa da eğlence ruhu ağır basmıştır. Ana fikri gölgelemiştir. Mehmet Ali Erbil gibilerinin de temsil edildiği sonraki çekimler ise çığırından çıkmış ve maksadını aşmış ve bayağı hale gelmiştir. Köy Enstitüleri fikri güzel bir fikir olmakla birlikte uygulaması yanlış olmuştur. Bir milleti değil bir ideolojiyi ayağa kaldırmaya hizmet etmiştir. Halbuki, ilham veren düşüncenin kitabı olan Beyaz Zambaklar Ülkesinde kitabı SSCB’de bir dönem ideolojik nedenlerden dolayı yasaklanmıştır. Kitap solun bineği değil panzehiridir. Bu kitap uygulamalı olarak kalkınmak için sola veya proletarya ütopyasına gerek olmadığını ortaya koymaktadır. Milli hasletlerle donanan toplumların da kalkınabileceğini ispat etmektedir. Köy Enstitüleri projesi şu ayetin kapsamına girmektedir: De ki: “Size, iş ve davranışları bakımından en çok ziyana uğrayanları bildirelim mi? Onlar, iyi yaptıklarını sandıkları halde, dünya hayatında çabaları boşa giden kimselerdir.” Köy enstitüleri modeli buradan adapte edilmedir lakin solun meşeliklerinden ve fideliklerinden birisi olmuştur.
Her milletin kalkınmasının gerisinde Snelman gibi görünmeyen dürüst kahramanlar vardır. Onlar kültürün İsa’larıdır! Milletlerin görevi onların ruhunu yaşatmak ve canlı tutmaktır. .