İnsan, en güzel bir biçimde yaratılmıştır. Bu güzelliği bedeninde ve davranışlarında korumak ve geliştirmek durumundadır. Güzelliğini, güzel hasletlerini kaybeden insan çirkinliğe doğru yol alır. Çirkinlik nedir? Çirkin kelimesi ilk duyulduğunda akla gelen fiziksel çirkinliktir. Nesnenin fiziki bir bütünlüğünün olması ve göze hoş gelmesi her bireye veya objeye güzel nitelemesini verebilir mi? Güzel ile iyi arasındaki ilişki, güzel olanda salt seyretmekten alınan hazdan ileri gelen hoşlanma, ahlaksal olan iyide ise iyi kavramına dayanan bir eylemin varlığından ileri gelmektedir. Güzelde duygular aracılığıyla kurulan bir hoşlanma, iyi kavramında akla dayalı bir hoşlanmaya dönüşmektedir. Bir insandaki güzelliğin ne olabileceği düşünüldüğünde; akla kişinin davranışları, ruhsal ve zihinsel değerleri hakkındaki izlenimler gelmektedir. Maddi boyutu düşünüldüğünde de fiziki bir gözlemi akla getirmektedir. Bu durum ise insan ırkının her biri için farklı algılamalar oluşturmaktadır. Mesela bir Kızılderili beyaz teni çirkin bulmaktadır.
Doğadaki güzellikte ise bir kelebek hayranlık uyandırırken, bir salyangoz tiksinti uyandırabilmektedir. Doğadaki her canlı işlevsel formda yaratılmış, sınıflandırma insan tarafından çirkin veya güzel diye yapılmaktadır. Örneğin birçok kişi tarafından çirkin olarak nitelendirilen fok balıkları Eskimolar için vazgeçilmez güzelliktedir. Çünkü fok balığının faydaları onlar için refah ve varlığı işaret ederek balığa olan bakış açılarını güzelleştirmektedir.
Güzelliğin belirgin özelliklerinden biri, herkes için geçerli olan güzelliği temsil etmesidir. Güzel, doğada kendini denge, harmoni ve renklerle sergiler. Bunlardan biri tek başına güzelliği temsil etmez. İnsanın güzelliği de insan olmanın tüm görünümlerini üzerinde taşımayı gerektirir. Ahlak, merhamet, iyilik, doğruluk, erdem insanın varlığının içerisindeki güzelliklerdir. İnsanda bu anlamlar güzellik olarak bulunmuyorsa, ortada olan güzellik bir yanılsamadır. İnsan kendi güzelliğini, insan olmasına uygun anlamları kendisinde taşıyarak ortaya koyar. İnsan yaratılma nedeninin güzelliklerini varlığında taşımalıdır.
Çirkinlik çoğunlukla beğenmek ve beğenmemekten neş’et eden kişisel değerlendirmelerin sonucudur. Çirkinlik güzelliğin içinde anlamını kurar. Bu açıdan çirkinlik güzelliğin karşıt nesnesi değildir. Güzelliğin zıttı değil, bakışın, bilgi seviyesinin, doğru ya da yanlışla ilgili durumların, güzellik kelimesi içinde kendine yeni bir anlam kurması sonucudur. Çirkinin tarihle, coğrafyayla, medeniyet tezahürleriyle, kültürel anlayışla ilgisi bulunduğu gibi kişinin bireysel hali ile ve ahvaliyle de ilişkisi bulunmaktadır. Çirkin diye ifade edilen her hüküm indîdir, yani kişiseldir. Bu indîlik, kişinin kendisine ve çevresine hangi gözle baktığının kriterini gösterir. Karamsar ve kindar bakış, her şeyi ve kendisi gibi olmayan herkesi çirkin görür. Teninin renginden dolayı çirkin görebildiği gibi giydiği kıyafet ya da kullandığı bir aksesuardan bile rahatsız olabilir. Bu tür zihniyeti taşıyan kişilerde “Yaratılanı severiz Yaradandan ötürü” hoşgörüsü yoktur. Bakış açısı ön yargılı ve ötekileştirme ile bezenmiştir. Güzel gören göz ise genelin çirkin tabiri kullandığı bir obje ya da varlık da bile güzel bir taraf görebilir. Hoşgörü ve merhamet dolu bir bakış ile bakar. Şöyle ki Peygamberimiz (S.A.V) sahabeleri ile yolda yürürken ölmüş bir köpekle karşılaşırlar, sahabeleri oluşan koku ve görüntüden hoşnutsuzluklarını dile getirirken peygamber efendimiz “ne kadar güzel dişleri var” diyerek güzel olanın, güzel bir bakışla nasıl fark edilebileceğinin örneğini göstermiştir