Yüksek sesli yüreklere ihtiyacımız var.
Çarpışını ta uzaklardan duyabileceğimiz.
Yeni eğitim öğretim yılına olası bir okul heyecanıyla başlasak da için için bir kaygı da içimizi sarsmıyor değil.
‘’Yeniden uzaktan eğitime dönüş olur mu?’’ Çocukların velilerin gözlerinde de ‘’öğretmenim inşallah uzak ola! uzaktan eğitim’’ sözleri okula öğretmene özlemin başka bir ifadesi.
Dokunduğumuz insan hele de eğitim alanında küçük yaş grubu öğrenciler ise, onlarla iletişim boyutu daha da fazlalaşıyor. Ters orantı yani. Minik gönüllere serilecek kilimlerimiz daha büyük daha yumuşak daha içten daha renkli olmak zorunda.
Bu sürecin en büyük mağdurları onlar oldu sanıyorum. Bire bir iç içe, gezmeli görmeli yapılacak nice eğitimler sanal görüntüler eşliğinde bir araya gelemeden gerçekleştirildi. Eğitim ekranları onların dünyasında bir tablet oyununa kıyas soğuk, bir çizgi filme kıyas cansızdı elbette.
Çünkü bu vakte kadar onlar için hep eğlence idi bu ekranlar. Birdenbire okulu oldu bunlar. Kâh tek başına başında, kâh aile bireyleriyle. Kâh disiplin oldu, kâh ekranı kapatıp yine oyun eğlenceye devam etti. Öğrenme gerçekliği, dinleme, yazma, bilgi, eğitim alma çabası hep bu sanal pencerenin önünde olunca sıkıldı da sıkıldı.
‘’Yüz yüze eğitim olsun lütfen öğretmenim’’ diyen öğrenciler ekranların kendilerine sunduğu oyunlu eğlenceli dünyada kalmasını arzu ettiler. Tahtaya çıkmak, öğretmene defterini göstermek, arkadaşları ile teneffüse çıkmak.
‘’Öğretmenin gönlü sevgidir, sevgiden denizdir ‘uzaktan eğitimde öğrenciyi ekran karşısında tutmak için en büyük vesile olsa da o sevgiydi çocuğu okula eğitime kazandıran.
Bu sebeple ki yürek sesi yüksek insanlara ihtiyacımız vardı, çarpışını ta uzaklardan duyabileceğimiz. Bu bir öğretmen, idare, ebeveyn, kurum ve desteğini esirgemeyecek olan nice insandı.
Bir tablet hediyesi, bazen bir kitap, bazen küçücük bir kalem, bazen de küçük bir tebessüm hediyesiyle gönüllere taht kuran insanlar var. Maarif davamız; bir bahçede suyu toprağı güneşi tam envaı çeşit çiçeklerin varlığı gibi rengarenk pırıl pırıl yetişmiş çocuklarla gençlerle amacına ulaşmış olacaktır.
Sözü anlaşılır kılan eylemdir. Umutla, bereketle yol alan bir gençliğin temeli ki; yürek sesini işittiği insanlarla haşır neşir olmaktan geçiyor.
Uzaktan eğitimin üniversite gençliğini etkileme biçimi masaya yatırılabilir de ilk ve orta öğretim kademelerindeki çocukların süreç ve eğitim hususu birkaç yönden değerlendirilmelidir.
Evlerinde yalnız kalan çocuklara anne babaları ne kadar önderlik edebildiler, sorunlarla baş edebilme hususunda kimleri yanlarında bulabildiler? Çocuklar uzaktan eğitim araçlarına ulaşabildiler mi, ulaştılar ise ne kadar verimli kullanabildiler? Uzaktan süreçle birçok şeyden uzaklaşan çocukların mesafeleri yakınlıkları kime göre neye göre idi, bundan sonra ki belirleyici unsurlar ne olacak?
Uzaklaşılan değerler yeniden toparlanır mıydı yoksa kolaya alışmak zincirinde unutulur muydu?
İşte belki de tüm bunlar için canlı örnekler, teşvikler bir arada etkinlikler gerekli idi. Tecrübe aktaran nice bilge insana ihtiyacı vardı toplumun…
Madden yanında manen ruhunda hissedeceği öğretmenlere, ebeveynlere, eğitime destek veren insanlara ihtiyacı var çocukların, gençlerin.
Her ilmek nasıl bir tığın boynunda sıkışır ise örülmek adına bizim de ördüğümüz büyüttüğümüz desenlerin güzelliği ilmeğin letafeti ile başlar.
Öznesi insandı dünyanın. Tüm yollar açılırdı bize. Bizim o yolu nasıl ve ne şekilde düzenlediğimizdi esas olan ise. Ve en mühimi de o yola koyduğumuz baş!
Sevgi temeliyle gönüllere girerek aldığımız yol bize eğitimci vasfı yükleyecekti, öğretmen olsak da, olmasak da.
Hayatın her alanını okul bilip eğitim davamıza anlam katmak hepimize kolaylık sağlayacağı gibi unutulmaz bilgileri de hayat içinde tecrübe vesilesi kılacaktır.
Gönlün öğretmeni sevgi ise bu denize vakıf öğretmenler üzerinde gezinecek öğrencilerin çokluğu da bize hep umut olacaktır vesselam…
Nilüfer Zontul Aktaş