Fıtrat kelimesi “yarmak, ikiye ayırmak; yaratmak, icat etmek” manalarında fatr kökünden isim olup “yaratılış, belli yetenek ve yatkınlığa sahip oluş” anlamında kullanılır. İlk yaratılış, bir bakıma mutlak yokluğun yarılarak içinden varlığın çıkması şeklinde telakki edildiğinden fıtrat kelimesiyle ifade edilmiştir. Buna göre fıtrat ilk yaratılış anında varlık türlerinin temel yapısını, karakterini ve henüz dış tesirlerden etkilenmemiş olan ilk durumlarını belirtir. Bütün varlığın yaratılışı sırasında Allah’ın türlere kazandırdığı bu temel yapıdan dolayı aynı kökten gelen fâtır kelimesi Kur’an’da Allah’ın isimlerinden biri olarak zikredilmiştir. Kur’ân-ı Kerîm’de on dokuz yerde fatr kökünden türemiş fiil ve isimler, bir âyette de fıtrat kelimesi geçmektedir. Hadislerde de fıtrata ve aynı kökten gelen başka kelimelere geniş olarak yer verilmiştir: “Dünyaya gelen her insan fıtrat üzere doğar; sonra anne ve babası onu yahudi, hıristiyan, Mecûsî yapar (Buhârî, Müslim). Her doğan insanın fıtrat üzere doğduğunu belirten hadiste, çocuklara dünyada ebeveynlerinin dinlerine göre muamele yapılacağına işaret edilmiştir. Fıtrattan maksat, Allah’ın Âdem’in neslinden, dünyaya gelmeden önce iman ettiğine dair aldığı ikrar ve mîsâktır (el-A‘râf 7/172). Fıtrat, ilk yaratılış sırasında Allah’ın insan tabiatına bahşettiği yaratanını tanıma eğilimini, ruh temizliği gibi olumlu yetenek ve yatkınlıkları ifade etmektedir. İbn Teymiyye, insan fıtratındaki çizginin Allah’ın dininin yani Allah’ın tanınması ve ikrar edilmesi yönünde olduğunu, çocuğun bu yönde gelişmesi için yeni şartların hazırlanmasına bile ihtiyaç bulunmadığını söyler. Çocuğun fıtratında bulunan doğru çizgide yetişmesini engelleyecek olumsuz şartların ve âmillerin giderilmesi ve böylece onun fıtri kabiliyetinin önünün açılması yeterlidir. İslâm dünyasında felsefî roman türünde yazılmış İbn Tufeyl’in Ḥay b. Yaḳẓân eserinde de anlatıldığı üzere, bir adada tek başına büyüyen bir çocuk bile olsa Allah’ın Fâtır ismi ile fıtratı üzere yarattığı bir bebeğin bulunduğu zorlu şartlarda bile Allah’ın varlığına ve birlik inancına ulaşabilmektedir (TDV İ.A).
Fıtrat bir nevi bir tohumdur. Bu tohumun çatlayarak bitkinin oluşması bir ağaca dönüşmesi olarak metafor edilebilir. Güncel olarak ifade edilirse insanın içerisine yüce Yaradan’ın yerleştirdiği yazılımdır.
Allah insanı yarattığında genetik olarak nasıl insanın tabiatını kodlamışsa ruhuna da fıtratı kodlamıştır. Tabiatında dış görünüşü, zekası gibi özellikler yüklüyken fıtrat olarak ruhunda da değerler hafızası; ahlaki değerler, merhamet, adalet vardır.
Modern zaman eğitim sisteminde bilgi direkt insanın tabiatına yüklenmektedir. Maddi akıl diyebileceğimiz akla yüklenen bilgi yalın halde sadece bedene hizmet etmektedir. Dolayısıyla günümüz eğitim sisteminde insanı tanımadan insana yüklenen bilginin kişiyi tabiri caizse “adam” edemeyeceğini söyleyebiliriz. Yani insanın tabiatına yüklenen eğitim insanı saadete ulaştırmamaktadır. Bu durumda tabiatına yüklenen ilim ile ruhuna yüklenen fıtratın birleştirilmesi yani ikisinin bir arada yer alması gerekmektedir. Fıtrat yazılımında iman yer almaktadır. Maalesef modern eğitim sistemi fıtratı tanımadığı için bedene fazla yükleme yapılmakta ruhu beslenememektedir. Oysak insanın hakikati tabiatında değil fıtratındadır. Sadece tabiatı güçlenen çocuk ise tek kanadı kırık kuş misali uçamamakta, sağa sola çarpmaktadır Bunun sonucu olarak farklı birçok kimlik şekli, farklı cinsiyet hatta cinsiyetsizlik gibi tehlikeler hasıl olmuştur. Yapılması gereken talim ve terbiyeyle birlikte tezkir’in verilmesidir. Tezkir fıtrat eğitiminin temelidir. Allah’ın emirlerini hatırlatma, vaaz ve nasihat etme tenbih ve îkaz anlamında olan tezkir, insanın ruhunda taşıdığı iman, vicdan, merhamet gibi duyguları çocuklara hatırlatmaktır. Mevcut eğitim sisteminde uygulanmadığı için birçok güzel duygudan yoksun bireyler yetişmektedir. Üzeri örtük durumda olan müveddeti kalbe hatırlatmaktır.
Eğitim sistemi içerisinde fıtrat yazılımına uygun bir çerçeve oluşmazsa bilgi oluşur, bilgelik olmaz, marifet olmaz. Ahseni Takvim üzere yaratılmış insandan çok uzak pozitivist, seküler bireyler yetişir. Şu bir gerçektir ki insan fıtratının dışına çıkan ve onunla çakışan her türlü sistem insanlığa saadet ve huzur yerine sıkıntı ve yıkım getirmektedir.