eğitim,öğretim,terbiye,talim,Meb,Üniversite,öğrenci,öğretmen,muallim,öğretim üyesi,maarif,aile,
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Hafif Yağmurlu
13°C
Ankara
13°C
Hafif Yağmurlu
Perşembe Parçalı Bulutlu
16°C
Cuma Parçalı Bulutlu
16°C
Cumartesi Çok Bulutlu
14°C
Pazar Az Bulutlu
14°C

Prof. Dr. Ali Fuat ARICI

Erzurum / Tortum’da doğdu. Erzurum Lisesi’nden mezun oldu. Süleyman Demirel Üniversitesi Burdur Eğitim Fakültesini bitirdi. MEB bünyesinde 10 yıl öğretmen olarak çalıştı. Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türkçe Eğitimi Ana Bilim Dalında yüksek lisans ve doktora yaptı. Dumlupınar Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümüne yardımcı doçent olarak atandı. Türkçe eğitimi alanında doçent oldu. ABD / Ohio Kent State Üniversitesinde misafir öğretim üyesi olarak bulundu. Yıldız Teknik Üniversitesine geçti. Türkçe eğitimi profesörü oldu. Çocuk Edebiyatı ve Kültürü, Okuma Eğitimi, Masalın Sesi, İstanbul Masalları, Yazılı Anlatım El Kitabı (S. Ungan ile birlikte) ve Çocuk Edebiyatında Türler (S. Ungan ile birlikte) adlı kitapları yazdı. Türkçe Öğrenenler İçin Türkler ve Türkiye (Y. Günaydın ile birlikte), İdeal Türk: Eğitimde İdeal İnsan ve Millîlik Arayışları (M. Başaran ile birlikte), Dr. Lütfi Sezen’e Armağan ve Büyük Eğitimciler adlı kitapların editörlüğünü yaptı. Yurtiçi ve yurtdışı kongrelerde bildiriler sundu, ulusal ve uluslararası dergilerde makaleleri yayımlandı. Yıldız Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi ile Türkiye Eğitim Dergisi’ni kurdu. Hâlen Yıldız Teknik Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Bölümü öğretim üyesidir.

    Eğitimde Modern Bir Kriz / Kavram: Ebeveynsiz Eğitim

    21. yüzyılın eğitim anlayışı fertlerden öğrenmeyi hayat boyu sürdürmelerini talep ediyor. Bu durum özellikle çocuklara ebeveyn desteğinin okulla birlikte, okul öncesi ve sonrasında da olmasını gerektiriyor. Araştırmalar eğitimde ebeveyn katkısının geçmişe göre daha önemli olduğunu gösterse de gerçekte tam tersine bir durumun yaşandığı söylenebilir.

    Son yıllarda yaygınlaşarak ciddi bir mesele hâline gelen bu modern kriz tarafımızdan “ebeveynsiz eğitim” olarak adlandırılarak kavramlaştırılmıştır. Ebeveynsizlik ifadesi burada bir taraftan anne ve babaların birikim olarak yetersizliğine işaret ederken diğer taraftan bu yetersizliğin bir sonucu olarak çocuklara onlar tarafından verilemeyen eğitim veya buna ilişkin desteğe / katkıya işaret etmektedir. Bu yetersizlik hem ailedeki hem de okuldaki eğitim için geçerlidir. Zira bu iki mekân birbirinden bağımsız olarak düşünülemez. Çünkü birindeki herhangi bir olumlu veya olumsuz bir durumun diğerini de etkilemesi söz konusudur.

    Ebeveynsiz eğitimin anne karnından başladığı söylenebilir. Çünkü başta anne ve baba olmak üzere aile fertleri çocuğun daha doğmadan anne sesini duyduğu hatta tanıdığı bilgisinden habersizdir. Dahası çoğu aile bireyleri çocuğa doğduğu ortamda, sevgi ve saygı temelinde iyi ve mutlu bir yuva sunulmasının çocuğun geleceğinin inşasında önemli bir yere sahip olduğunu da bilmez. Aynı şekilde bunlar aile ortamında çocuğa sunulan olumsuz iletişim biçimlerinin zararlarının da farkında değildir.

    Ebeveynsiz eğitimde değişen / bozulan ve bir türlü düzelmeyen eğitim anlayışımız kadar modern (!) toplum, aile ve insan anlayışımızın da payı olduğunu göz ardı edemeyiz. İster okul ve öğretmen kaynaklı, ister ebeveyn kaynaklı olsun her şeyden evvel bu meselesinin mesuliyet-samimiyet-şahsiyet kavramları ekseninde ele alınmasının gerektiği söylenebilir. Ancak modern eğitim sistemlerinin bireylerden böyle bir beklentisi bulunmamaktadır. Çünkü pragmatiktir. Bu sistemden beslenen ebeveynlerden de bunu beklemek beyhudedir.

    Türk – İslam geleneğinde ise ebeveynler, çocuk eğitiminin merkezinde yer almıştır. Çünkü çocuklar, anne babaya verilmiş ilahi bir emanet olarak kabul edilmiş ve ailedeki eğitim hem çocuğun ruhuna hem de bedenine yönelik olarak tasarlanmıştır. Bu eğitimde çocuğa önce düzgün konuşmayı öğretmek, sonra sırasıyla çocuğun hayâ ve temyiz (doğruyu yanlışı ayırt etme) yeteneklerini geliştirmek, daha sonra da ibadet ve çalışma eğitimini başlatmak esas alınmış, eğitimin amacı “ahlakın güzelleştirilmesi” olarak görülmüştür. Yine ebeveynlerin çocuklarına kazandırması gereken ilk değerler; fazilet, adalet, sevgi, acıma, iyilik ve şecaat (kahramanlık) olarak temayüz etmiştir.

    Çağın hastalığı olarak addedebileceğimiz hazcılık (hedonizm) insanı veya başka bir deyişle insani ilişkileri bitirme noktasına getirmiştir. Böylece bireyler geleceğini ve başkalarını düşünmeyen, rahatından taviz vermeyen ve fedakârlık nedir bilmeyen bir mahlûk hâline getirilmiştir. Bütün bunlar evlilik yaşının ilerlemesine, evlilik oranları ve çocuk sahibi olma isteğinin azalmasına sebep olmuştur. Evde kardeşsiz, sokakta arkadaşsız kalan çocuklara ebeveynler, iyi eğitim vermek bir tarafa onların basit problemleriyle dahi baş edemez duruma gelmiştir.

    Günümüzde bireylere ve dolayısıyla ailelere “postmodern toplum / kimlik ötesi toplum” adı altında “bütün değerlerin / doğruların göreceli olduğu ve en doğru olanın ekonomik refah olduğu” fikri servis edilmektedir. Bu durum aile bağları güçlü olan Türk ailesini bile zorlayarak ebeveynlerin role model olmasını bile sorunlu hale getirmiştir.

    Modern zamanlarda ortaya çıkan özgür birey olma ve anı yaşama isteği insanoğlunu, bireyciliğe, benmerkezciliğe ve bencilliğe sürüklemiştir. Son yıllarda bu durum sadece çocuklar ve gençler için sınırlı olmakla kalmamış aynı zamanda büyüklere de sıçrayarak ebeveyn davranışı hâline gelmiştir.

    Ayrıca teknolojinin gelişmesiyle TV / medya – sosyal medya ve bilgisayar / internet kullanımı gittikçe artmakta ve ebeveyn ile çocuk arasındaki iletişim / etkileşim bundan zarar görmektedir. TV ve medya, hem çocukların bu araçlarla gereğinden fazla muhatap olması hem de ebeveynlerin zamanlarının çoğunu bunlara ayırıp çocukları ebeveynsiz eğitime zorlamaktadır.

    Türk aile hayatına modern zamanlarda etki eden ve çocukları ebeveynsiz bir eğitime sürükleyen daha pek çok husustan bahsedilebilir. Ancak ebeveynlerin kendilerine, aslî fonksiyonlarına geri dönmeleri durumunda neler yapmaları gerektiğine değinmekte yarar olduğu kanaatindeyiz. Nitekim araştırmalar okul öncesi, ilkokul ve ortaokul çağındaki çocukların aileleriyle gerçekleştirdikleri eğitimsel deneyimlerinin onların dil becerileriyle bunlara ilişkin tutumları ve genel akademik başarıları üzerinde olumlu etkiye sahip olduğunu göstermektedir. Yine öğrencilerin sosyo-ekonomik düzeyleri ile akademik başarıları arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir. Ayrıca anne babanın evde kitaplar okumasının, çocuklarının okuma motivasyonlarına olumlu katkı sağladığı görülmüştür. Benzer şekilde evde kitaplıkları olan öğrencilerin okumaya yönelik tutumları evde kitaplıkları olmayan öğrencilere oranla daha yüksektir. Özellikle erken çocukluk döneminde çocuklara sunulacak en önemli katkının ailenin çocuğu çok sayıda kelime ve kavrama maruz bırakmak ve bunları öğrenmek olduğu tespit edilmiştir.

    Ailenin okula ve öğretmene en önemli desteklerinden biri de çocuğunun yeteneklerinin tespit edilmesindeki katkıdır. Öğretmenin tek başına ve sadece ders esnasında veya okulda öğrencinin yeteneklerini tespit etmesi zordur. Bu mümkün olsa bile bununla ilgili yönlendirmelerde bulunulması ebeveynlerden bağımsız gerçekleşemez. Bu itibarla ailenin mezkûr konuda öğretmene katkısı elzemdir.

    Sonuç olarak ebeveynsiz eğitim, sadece öğrencilerin öğrenme imkânlarını kısıtlamakla kalmaz. Buna ek olarak öğretmenlerin çeşitli zorluklar yaşamalarına da sebep olur. Bunlardan ilki onların iş yoğunluğu ve yükünün artmasına karşın öğrenci üzerindeki tesirlerinin azalmasıdır. Diğeri ise ebeveynlerin eğitilmesi gibi yeni bir görevle karşı karşıya kalmalarıdır. Burada ilginç olan her iki durum için de maalesef henüz ciddi bir adım atılmamıştır.

    Yazarın Diğer Yazıları
    Yorumlar

    1. Nergis dedi ki:

      Bu konuya değinmeniz çok iyi geldi kıymetli Ali Fuat hocam,kaleminize sağlık