Siyaset ve politika kavramlarının aynı anlamda kullanılması doğru değildir. Çünkü hem etimolojik hem de semantik bakımdan farklı kavramlardır. Siyaset, devlet ve toplumun yönetimini belirtmek için; politika ise bu yönetimin stratejileri yahut yöntemleri için kullanılır. Siyaset geniş bir kavram olup toplumun tüm sorunlarına yönelik olarak kullanılırken politika daha dar, daha spesifik, belirli bir konuya odaklanan kararlar ve uygulamalar için kullanılır. Her iki kavramın anlamını bir örnek üzerinden vermek gerekirse; A partisi muhafazakâr bir siyaset anlayışına sahip olduğu için ekonomi politikası korumacı nitelik taşır.
Bu ayrımı yaptıktan sonra asıl konumuza gelirsek; kimi eğitimciler tarafından sıkça dile getirilen “eğitim siyasetten uzak tutulmalıdır” önermesini nasıl anlamamız gerekir?
Eğitimi siyasetten bütünüyle arındırmak hem mümkün değil hem de gerekli değil. Eğitimi aynı zamanda politikadan da uzaklaştırmak imkânlı değil. Çünkü eğitim hem hayatın bütün alanını ilgilendiren bir konu olduğu için siyaseti ilgilendiren bir meseledir hem de herkesi ilgilendiren bir mesele olması nedeniyle politikacıyı eğitimden uzak tutmak beyhude bir çabadır.
Her şeyden önce şunu kabul etmek gerekir; eğitim, siyasi bir meseledir. Çünkü eğitim bir toplum hayal eder ve insanı bu topluma uyumlu hale getirmeyi hedefler. Siyaset de toplumun yararı için devleti yönetme anlayışı olduğundan eğitim ile siyaset iç içedir, birbirinden ayrılamazlar. Aynı şey partiler için de geçerlidir. Partiler de, eğitim gibi, bir toplum hayal eder ve bu topluma uyacak kişilerin eğitim sistemiyle yetişmesini ister. Diyelim A partisi muhafazakâr bir parti olsun ve eğitim anlayışı geleneksel olsun. B partisi ise liberal bir parti olsun ve onun da eğitim anlayışı neoliberal olsun. Şimdi bu iki partinin siyaset anlayışı farklı olduğu için eğitim politikaları da farklı olacaktır. Mesela muhafazakâr parti gelenekselliği önemsediği için müfredatta kültürel derslere ağırlık veren politikalar geliştirecektir. Liberal parti ise evrenselciliği önemsediği için müfredatta evrensel derslere ağırlık veren politikalar geliştirecektir. Hal böyle olunca eğitimi siyasetten ve politikadan ayrı tutmak, politikacıların eğitime karışmamasını dilemek, anlamlı bir önerme olamaz.
Peki, ne yapılabilir? Ülkeler ne yapıyor, biz ne yapıyoruz?
Her şeyden önce belirtmek gerekir ki hem Avrupa ülkelerinde hem de Amerika’da eğitimin amacı ile ülkelerin kültürleri arasında büyük bir fark yok. Bu ülkelerdeki eğitim, seküler kültür üzerinden yapılandırılan kapitalist bir eğitim olduğundan, hem amaç hem yapı olarak kültürleri ile eğitimin amaçları benzerdir. Bu nedenle partiler eğitimle ilgili olarak birbirinden siyaset olarak değil, politika olarak farklıdırlar. Ancak bizim gibi yapı ve içerik olarak kapitalist ve modernist bir eğitim sisteminin önerdiği ve amaçladığı insanla kültürünün beklediği insan arasında ciddi farklar olan ülkelerde eğitimle siyaset, eğitimle politika birbirine zıt önermeler ortaya çıkardığından, bunların birbirine karışmaması, kimilerince, düşünülmektedir. Oysa bu dilek ve temenniden öteye gitmez. Çünkü rasyonel zemine oturtulmamış, değerlerinden oluşan bir ilkeler bütünüyle inşa edilmemiş eğitimle kendi kültürü üzerinden yükselmemiş siyaset ikliminden normal ve sağlıklı politika beklemek portakalı sıkınca nar suyu beklemeye benzer. Bunun çaresi insanların kendiliğinden ahlaklanmasını beklemek de değil; kültüre ve liyakate dayalı bir yapı kurmaktır. Yapı dediğimiz şey bir sistem; girdisi, süreci, çıktısı, değerlendirmesi olan, kendi içinde bütünlüğü olan, kısmen özerk olan, diğer sistemlerle özerk yapısını koruyarak yaşamayı sağlayabilen, sürekliliği olan bir teşekküldür.
Bu yapı esasında sağlıklı ve normal bir ülkede kendiliğinden oluşur. Nitekim batılı ülkelerde durum böyle oluşmaktadır. Ancak bizim gibi batı takıntısı nedeniyle normal olmayan ülkelerde bir yapı (sistem) kurmak gerekir. Bu yapı kurulmadığı sürece politikacılar eğitimi belirleyecektir. Kişisel önerim; ülkemizde anayasa mahkemesi üyelerinin oluşumuna benzer yahut salgın döneminde oluşturulan sağlık bilim kurulunun işleyişine benzer bir yapıda eğitim kurulu oluşturulmasıdır (veya mevcut talim ve terbiye kurulu bu amaçla yeniden kurgulanabilir). Belirli bir süre eğitime dair tüm kararlar, belli kriterleri taşıyan partilerin de üyesi olduğu bu kurul tarafından alınmalı, uygulanması ise hükümetlere bırakılmalıdır. Bu kurulun görevi, her türlü eğitim kararlarını almak, hükümetlere sunmak ve uygulanıp uygulanmadığını takip etmek olmalıdır. Aynı kurul verdiği kararların hangisinin uygulanıp hangisinin uygulanmadığını kamuoyuna belirli periyotlarla açıklayarak, hükümetin eğitim karnesini halka sunmalıdır. Böylelikle eğitim ile partiler, eğitimle politikacılar arasında sağlıklı bir etkileşim mümkün olabilir. Bu veya benzer bir yapı kurmadan politikacılardan, partilerden, hükümetlerden eğitime karışmamasını beklemek beyhudedir.