On iki yılda ne değişti? Neler değişmedi? Eğitimden maarife bir yolculuk ve çabası, cabası… Az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik, ne kadar yol aldık? Arşın mı arpa boyu mu mesafemiz?
Yeterince üzerinde durulmadı, sadece amaç ve kapsam maddesi, o da yalnızca (a) bendi üzerine birkaç yazı yazıldı, ama çok önemli bir “Kanun Hükmünde Kararname” sessiz sedasız yürürlüğe girdi.
Elbette 14 Eylül 2001 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren “Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”den söz ediyoruz. Bu kadar önemli bir metnin yürürlük öncesi hazırlıklarını bilmiyoruz, kimler ne ölçüde müdahil oldular bundan da haberdar değiliz. Umulur ki çok geniş istişarelerden sonra hazırlanmıştır. Fakat kararname yayınlandıktan sonra olumlu veya olumsuz görüş belirten yazılar, yayınlar yapılması ve daha da önemlisi konunun tarafı olan sendikaların açıklama yapması beklenirdi. Ya biz göremedik, ya da ilgili kurumlar son derece hayatî bir konuyu es geçtiler.
Konu “önemli” kelimesi ile anlatılamayacak kadar “mühim”, hatta artık günlük dilde olmayan bir ifadeyle “mühim değil ehemm”!
Bu KHK “eğitim”i “maarif” yapabilecek mahiyette, güçte, derinlikte, yapıda… bir metin mi?
Konuyla ilgili görüşlerimizi birkaç yazı ile beyan etmek niyetindeyiz. Önce, eski bir yazımızı yeniden okuyucuya sunarak işe başlamak istiyoruz: “Eğitimden maarife.”
Önce kelimeler değiştirildi! İşin doğrusu: Dilimizle oynadık, yabancı dile alan açtık!
Şimdi “maarif” desem, kaç kişi anlayacak? Hatta “maarifçiler” bu kelimeyi bilecek mi?
Artık bilinmezler arasına atılan bu kelimenin anlamı üzerinde düşünmek zorundayız.
Ya “terbiye”?
Bu kelime unutulmadı, unutturulamadı. Onun yerine uydurulan kelime “eğitim”di. Sokakta “eğitim-li” fakat “terbiye-siz” çok sayıda insanın varlığı bu kelimeyi yaşatıyor!
Şimdi maarif yerine de “eğitim” kullanılıyor! Çünkü “Maarif Vekaleti” oldu “Eğitim Bakanlığı” hem de “milli”! Derin türkçeden sığ öztürkçeye zorunlu anayasal geçiş!
“Maarif”i ne “eğitim”, ne de “öğretim” karşılıyor.
Maarif esasen, “marifetler, bilgiler” demek. Anlam, tahsisi olarak kullanılırsa, “tahsille elde edilen bilgi” oluyor. Fakat maarif aynı zamanda kültür kelimesini karşılayan bir anlam taşır. Büyük Mevlâna’nın oğlu Sultan Veled’in şu mısraı, farklı bir anlamlandırma gerektiriyor:
“Dışı temiz içi paslı olanlara müreccahtır gibi bazı maarif söyler”
burada maarifin terbiyevî, eğitici şey anlamına kullanıldığını görüyoruz.
Bakanlık maarifden eğitime geçti. Fakat “Talim ve Terbiye Hey’eti” ne oldu? “Talim ve Terbiye Kurulu!”
İşte bir kelime daha: Talim (taalim)!
Esasına bakarsanız, “öğretim ve eğitim kurulu” denilmesi gerekiyor. Çünkü kelimeler arkaplandaki anlam zenginliği dikkate alınmadan böyle basitçe (ve hoyratça) değiştirildi.
“Talim” gerçekten zengin anlamlı bir kelime… Bir işi öğrenmek veya alışmak için yapılan çalışma, yani “meşk” demektir talim. Bunun yanında öğretme, belletme anlamı var. Yetiştirme, ders verme, tedris, öğretim anlamına da geliyor. Hat talebesinin öğrenmek maksadıyla yazdığı yazı da “talim”.
Talimin eskiden halk arasında en yaygın anlamı, “askerî birliklere, harbde vazifelerini yerine getirebilmeleri için tâlimname maddelerinden kendilerine lüzumlu olan şeylerin kısmen nazarî, kısmen tatbikî sûrette öğretme”, yani askerî eğitimdi.
Bütün bunlar kafa karıştırıcı!
Maarif’i kullanırsan, ârif de yaşar. Marifet de, irfan da!
Yeni dilde “ârif”in karşılığı ne? Ülkede ârif kaldı mı?
Söylediklerimizi ârif olan anlar!
Maarif gibi, “marifet” de unutuldu, marifet iltifata tâbi olduğundan, “iltifat” da!
Talim “ilim”le aynı kökten! Ya eğitim? O da “eğmek” masdarından! Ağaç yaşken eğilir, insan çocukken eğilip bükülür!
Kelime çok da, hepsini ele almaya sütunumuz yetmez. Bir kelimeden de söz etmeden geçemeyeceğiz: Tedris/tedrisat!
Ya o ne? Ders verme, öğretme demek… Tedrisat ise öğretim!
Hepsi bir tarafa, eğitim bir tarafa! Bu kadar farklı anlam nasıl zihniyet fukarası bir kelimeye yüklenebilir? Yüklense de o kelime bunu taşıyabilir mi?(21/09/2011)
Teşekkürler.Var ol,sağ ol