eğitim,öğretim,terbiye,talim,Meb,Üniversite,öğrenci,öğretmen,muallim,öğretim üyesi,maarif,aile,
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Az Bulutlu
25°C
Ankara
25°C
Az Bulutlu
Cuma Hafif Yağmurlu
25°C
Cumartesi Az Bulutlu
26°C
Pazar Az Bulutlu
23°C
Pazartesi Az Bulutlu
22°C

Eğitim aydını

Eğitim aydını

Bizim eğitim camiamız başta olmak üzere aydınların kahir ekseriyeti, bir meseleyi dolandırarak anlatmayı çok seviyor. Bunun birinci sebebi meseleyi vuzuha kavuşturmak için etraflıca anlatma kaygısından kaynaklanır ki bu makul bir sebeptir. İkincisi, meseleyi anlatanın, anlattığı konu hakkında derinlemesine bilgi sahibi olmamasından kaynaklanır. Üçüncüsü literatür dilini kullanmayı bir sınıf meselesi olarak algılamasından kaynaklanır. Birincisi çoğunlukla gerekli olabilir. İkincisi, kendini bilmemekle ilgili bir meseledir. Üçüncüsü ise hem kendini hem başkasını bilmemekten kaynaklanır.

Örneğin günümüzde eğitimin temel sorunu ahlaktır. Eğitim aydınımızın bir kısmı bunu ifade etmekten imtina ediyor. Bu, daha çok muhafazakâr görünmekten çekinme duygusundan kaynaklanıyor. Nihayetinde akademik camianın ruhu öteden beri sekülerdir. Bu nedenle de eğitim aydını seküler kesimin eleştirisinden korkuyor. Bunun yerine değerler eğitimi diyor, maneviyat diyor, mistik bir durum diyor, etik diyor ama ahlak diyemiyor. Başka bir örnek verelim: Eğitim aydınının bir kısmı da batı tipi /batıcı eğitim yapmak istiyor. Ama bunu doğrudan diyemiyor. Çünkü batıcı görünmekten yahut kendi mahallesinin eleştirisinden çekiniyor. Bu nedenle öğrenci merkezli eğitim diyor, öğrenci önemlidir diyor, eğitim öğrenci için var diyor, gelecek gençler üzerine yükselecek diyor, demokratik eğitim diyor, ama batılı eğitim yapmalıyız diyemiyor. Demek istediği aslında batılı eğitim. Örnekler çoğaltılabilir ama meram anlaşıldığı için gerek yok.

Esasında eğitim aydınının ekseriyetinin kafası karışık. Ne dediğini ve ne demek istediğini tam olarak bilmiyor. Okuduğunu, duyduğunu, batıda ortaya çıkanı / çıkarılanı tek gerçek sanıyor. Zihninde gümrük kapısı da olmadığından, hiçbir elemeye, kontrole tabi tutmadan, oradan öğrendiğini eğitim sistemine ekliyor. Eklemeden önce, kültürel olarak neye benziyor diye bakarsa, benzer bir uygulama buluyor, bulduğunda da ithal edilen modelle, benzeyen kültürel uygulamayı aynılaştırıyor. Örneğin toplam kalite yönetimi ile imeceyi aynı şey sanıyor. Öte yandan “bu bizde de var” dediği şeyin bir kısmı aslında belirttiği şey değil. Mesela etik denilen şey, ahlak değil. Yakınlaşma körlüğü denilen şey bu. Yakınlaştıkça yakınlaştırdığınız şeyi de başka şeyleri de göremezsiniz. Dolayısıyla Batıya yaklaştıkça kendini göremeyen bir eğitim aydını yetişti ülkemizde.

Bunların dışında ne istediğini bilen bir azınlık var elbette. Ama onların sesi çoğunluğun oluşturduğu gürültüden duyulmuyor.

Bir Finlandiya eğitim sistemi güzellemesi yıllardır yapıladurur. Burada esasında maksat Fin eğitim sistemi değil, batılı bir sisteme övgüdür. Yoksa Finlandiya eğitiminin göz önüne gelmesinin nedeni PİSA’daki başarısı değil. PİSA’da aynı başarıyı 2018 yılında Çin de gösterdi, ama bu, Türkiye de neredeyse duyulmadı bile.

Hülasa, bizim batıya giden bir gemimiz oldu hep. Arada bir geminin içinde doğuya, kuzeye, güneye doğru koştuk. Sanıldı ki böylelikle doğuya gideceğiz. Mesela Siyer dersi konuldu müfredata. Gemi batıya doğru gittikten sonra ne yana koşarsan koş, gideceğin yer batıdır. Oysa gemi ülkemizde demirlemeliydi, en azından ülkemize doğru yol almalıydı. İşte o zaman geminin içinde isteyen istediği yöne koşabilirdi. Hala mesele değişmiş değil. Misal, sanki en büyük sorun eğitimde fırsat eşitsizliğiymiş, mesleki eğitimin gelişmemesiymiş ya da öğretmenlik mesleğinin geliştirilmemesiymiş gibi, bu konuları temel alan şuralar düzenliyoruz. Bu, geminin batıya meftunluğunun devam ettiğini gösterir. Bu aşk, bizi öldürecek bir gün. Oysa bizim kalbimiz ağrıyor. Ama hekimler ayağımızdaki alelade bir yarayla uğraşıyorlar.

Yavuz Sultan Selim’e atfedilen şiirle bitirelim sözü:

 Merdüm-i dideme bilmem ne füsun etti felek,

Giryemi kıldı hûn, eşkimi füzûn etti felek;

Şirler pençe-i kahrımdan olurken lerzan,

Beni bir gözleri ahuya zebun etti felek.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.