2002 yılında Gazi Üniversitesi, Gazi Eğitim Fakültesinden mezun oldu. 10 yıl öğretmenlik yaptı. Z. Karaelmas Üniversitesinde yüksek lisansını tamamladı. Ege Üniversitesi, S.B. Enstitüsünde “Sesler’ Dergisi’ Üzerine Bir İnceleme (Çağdaş Makedonya ve Kosova Türk Edebiyatı)” konulu doktora tezini tamamladı.
Kırklareli Üniv. T.D.E. ve ÇTLE Bölümleri ve Bulgaristan Filibe (Plovdiv) Paisiy Hilendarski Üniversitesi Türkoloji Bölümünde Yeni Türk Edebiyatı dersleri verdi.
Makedonya Uluslararası Balkan Üniversitesinde Türkçe dersleri verdi. Makedonya Kalkandelen (Tetovo) Üniversitesi Oryantalistik-Şarkiyat bölümünde T.D.E. dersleri verdi.
Bulgaristan, Yunanistan, Arnavutluk, Karadağ, Sırbistan, Makedonya, Kosova, Bosna Hersek, Macaristan ve Avusturya’da “Balkanlar’da Türk-İslam Kültürü ve Mirası”yla ilgili araştırmalar yaptı.
Yurtiçi ve yurtdışında “Balkanlar ve Türk-İslam Kültürü” konusunda pek çok konferans veren Karakuş’un hem yurt içinde hem de yurt dışında yayımlanmış eserleri bulunmaktadır.
Hâlen, Bolu Abant İ.B. Üniversitesi, F.E.F., T.D.E. Bölümünde Doçent olarak görev yapmaktadır. Balkanlar’da Türk Dili, Edebiyatı ve Kültürü, Yeni Türk Edebiyatı ve Türk Dünyası Edebiyatları alanlarında “Balkanlar medeniyetimizin hafızasıdır.” ilkesiyle çalışmalarına devam etmektedir
2014 yılında Makedonya’da bir üniversiteye Türkoloji dersleri vermek üzere görevli idim. Bazen Bulgaristan yolunu takip ederek; Kapıkule, Harmanlı, Hasköy, Filibe, İhtimam, Samakof, Köstendil, Eğridere, Kumanova güzergahından Üsküp’e giderdim. Bazen de Batı Trakya yolunu takip ederek; Pazarkule, Dimetoka, Sofulu, Dedeağaç, Gümülcine, İskeçe, Kavala, Selanik, Valandovo, Köprülü, Kaplanköy güzergahından Üsküp’e gider idim. Her yolculuğumda da güzergâh üzerindeki tarihî eserleri görmeye gayret ederdim.
İkinci güzergâhı, yani Batı Trakya güzergâhını takip ettiğim bir gün, Selanik’te Eski Cami (Hortacı Süleyman Efendi Cami-Rotonda)’ni ilgiyle incelediğimi ve resimlerini çektiğimi gören yaşlı bir adam yanıma yaklaştı ve Türkiye’nin iç bölgelerinin ağız özelliklerini çağrıştıran konuşmasıyla bana Türkiye’ye dair birşeyler sordu. Türkiye’nin iç bölgelerinden Mübadele ile gelen bir ailedenmiş. “Tarihî eserlere meraklı isen Drama’da Hasan’ın Drama Köprüsü’ne git!” dedi. “Gerçekten de çok dar! Üstünden su da geçermiş! Drama’nın yaşlıları Drama Köprüsü derler!” dedi. Drama Köprüsü’nü, bir dönem Drama’nın içerisinde olan fakat şu anda yıkılmış olan bir köprü olarak biliyordum. Köprü hakkında bildiklerimi anlattım. “Bizde resmi bile var. Siyah beyaz!” dedi. Ama vaktim olmadığı için, bu samimi insanın resmi getirmesini bekleyemedim. Esasen bir hata yapıp “Su kemerini Drama Köprüsü sanmış olmalılar.” diye düşündüm. Ciddiye de almadım fakat bu mesele bir müddet zihnimi meşgul etti…
Neler biliyordum bu köprüyle ilgili? Debreli Hasan kim idi? Kimilerine göre Selanik-Kayalar yakınlarındaki Debre köyünden, kimine göre de günümüzde Makedonya-Arnavutluk sınırında yer alan Debre şehrinden gelmişti. Makedonya’da şâhide ve tarihî eser araştırması yaparken de birçok efsanesini duymuştum. Kimisine yaşadığı bölgenin yöneticisini kimisine göre de komutanını haksızlığa dayanamadığı için vurmuş ve Drama-İskeçe bölgelerinde “eşkıya” olarak “zenginden alıp fakire verdiği” için genelde sevilen bir kaçak-kahraman idi…
İsmi bilinen ve meşhur türküsünde adı geçen tek dostu da “Karakedi”adında idi. Hatta meşhur türküde geçen ve “varlığı tartışmalı” Drama Köprüsü’nü de o yaptırmış veya tamir ettirmiş idi. Birkaç yıl Selanik’te gördüğüm Anadolu Türkçesi konuşan adamın söyledikleri ile bu düşünceler, zaman zaman zihnimi meşgul etti… Ta ki Gümülcine’den birilerinin bu köprüyü ziyarete gittiğini duyana kadar…
Hatta bu gezi internette de haber olmuş. Yıllar önce Lozan Mübadilleri Vakfı Genel Sekreteri Sefer Güvenç köprünün bulunduğunu duyurmuş. Bursalı bir mübadil, Drama’ya yaptığı bir ziyaret esnasında, Drama Küçük Asyalı Mübadiller Derneği Başkanı Nikos Latsistalis’e elindeki fotoğrafı gösteriyor ve Drama Köprüsü’nün bu olduğunu ve onu bulmak istediğini söylüyor. Latsistalis ise Drama-İskeçe yolu üzerindeki Nusratlı (Nikiforos) köyü çıkışındaki bir su kemerinin, resimdeki “köprü” olduğunu duyuruyor.
Fakat “Bir ‘su kemeri’ türküde bahsi geçen “Drama Köprüsü” olabilir mi?” şeklindeki sorular zihinleri kurcalıyor… Bu soru, “köprü”yü ve konumunu görene kadar bendenizin de zihninde bir soru işareti idi. Ancak Balkan Türk edebiyatının değerli yazarlarından Mehmet Türker Bey ile düzenlediğimiz bir kültür gezisi esnasında, “su kemeri”ni görünce aklımdaki bütün soruları yeniden gözden geçirdim.
Bu sorular şöyle idi:
Birinci soru; “Su Kemeri” yerine “köprü” ibaresi kulanılabilir mi? sorusuydu. “Su Kemeri” yerine halk arasında “köprü” ifadesinin kullanıldığını İstanbul’da, Makedonya’da ve Kosova’daki araştırmalarım sırasında defalarca duymuş idim. Dolayısıyla halk arasında bir “su kemeri”ne “köprü denmesi, şaşılacak bir durum değildi. (Haricen bazı köprüler, çift fonksiyonlu yani hem köprü hem de su kemeri olarak yapılabiliyor. İskeçe yakınlarındaki “güzelim” ve “mazlum” Hamidiye Köprüsü gibi…) Bu konu aklımda netleşti.
İkinci problem, köprünün yeri idi. “Drama Köprüsü” ibaresi, köprünün şehrin merkezinde olabileceğini doğal olarak akla getiriyor. Fakat Debreli Hasan’ın “eşkıya” olarak özellikle İskeçe-Drama arasında dağlarda gezmesi, türküde geçen “köprü”nün de bu bölgede olması durumunu mantıklı kılıyor.
Aslında “köprü”nün konumu ve türküdeki veriler karşılaştırıldığında akla gelebilecek diğer sorular da yerini mantıklı açıklamalara bırakıyor. Türküde “Drama köprüsü Hasan dardır geçilmez!” diyor. Bir köprü “üzerinden geçilemeyecek kadardar” olarak neden yapılsın? Köprünün yapılış amacına aykırıdır bu durum. Demek ki türküde geçen “köprü”, gerçek bir “köprü” değil, halk arasında bu sıfatla anılan bir “su kemeri”dir. Türkünün verdiği bilgiye göre “köprü” hem “üzerinden geçilemeyecek kadardar” olacak hem de “suları soğuk” olacak.
Bütün bu veriler ışığında naçizane fikirim; Nusratlı (Nikiforos) köyü yakınındaki halk arasında “Drama Köprüsü” diye bilinen bu su kemerinin, “Debreli(De bre) Hasan” türküsünde geçen “Drama Köprüsü” olduğu yönündedir.
Milletimizin güzide bir hatırası olarak zihinlerde dolaşan bu içli türküyle ilgili en somut eser olan “Drama Köprüsü”, ilgiyi hak ediyor. Diyorum ki: