eğitim,öğretim,terbiye,talim,Meb,Üniversite,öğrenci,öğretmen,muallim,öğretim üyesi,maarif,aile,
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Az Bulutlu
12°C
Ankara
12°C
Az Bulutlu
Çarşamba Hafif Yağmurlu
11°C
Perşembe Hafif Yağmurlu
10°C
Cuma Hafif Yağmurlu
9°C
Cumartesi Çok Bulutlu
9°C

Doç. Dr. Mustafa HATİPLER

24.11.1959 tarihinde Edirne’de doğdu. İlk ve orta öğrenimini Edirne’de, yüksek öğrenimini Bursa’da tamamladı. Yüksek Lisans ve Doktora eğitiminden sonra 2018 yılında Doçent unvanını aldı. Türkiye Yazarlar Birliği (TYB)’nin ve Bulgaristan Yazarlar Birliği’nin (fahri) üyesi olan Mustafa Hatipler, aynı zamanda Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavir ve Bağımsız Denetçi’dir. 1972 yılından bu yana şiir ve edebiyat dünyası içinde olan Hatipler’in yazı ve şiirleri; Yeni Devir, Yeni Şafak ve Diriliş Postası gazetelerinde, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) internet sayfasında ve Ozan Ağacı, Oluşum, Ayvakti, Edirne dergilerinde yayınlanmıştır. Uzun süre Edirne Ticaret ve Sanayi Odası (ETSO) Dergisi ve Edirne Valiliği Edirne Dergisi’nin Genel Yayın Yönetmenliği’ni yapmış olan Hatipler, belgesel yayından tiyatroya kadar edebiyatın birçok alanında eser vermiştir. Hatipler’in yayımlanmış sanat eserleri: “Sevgisi Yetmiyor Çiçeklerin”, “Ayrılığın Ölümün Diğer Adı”, “Karagöz Çiçeğim”, “Düşbeyazı”, “Tutsak”, “Ay Düştü Geceden”, “Haber Bırak Rüzgârlara”, “Edirne Benim Şehrim”, “Bosnalar Yeni Değil”, “Nergis Çiçeği”, “Günlerin Ardında Kalan”, “Gülü Çizdik Gözbebeklerimize”, “Uzun İnce Bir Yol” adını taşımaktadır. İngilizce bilen Mustafa Hatipler, evli ve iki çocuk babasıdır.

    ”Balkan Harbinde Muhacir Olmak” ya da ”Darma Duman Olduk Beyaa!”

    Türkiye’de, Balkan Savaşı, Balkan Göçü, tarihi, kültürü ve folklorü ile Balkanlar konusunda yetişmiş en iyi uzmanlardan birisi Doç. Dr. Mustafa Hatipler’den dumanı üzerinde tüten bir kitap: Balkan Harbinde Muhacir Olmak.

    Şecaat/kahramanlık dolu bir geçmişin mihmandarlık ettiği yaklaşık yedi yüz senelik Balkan hikâyemiz var bizim. O coğrafyada ki yeniden doğuş sancıları yaşadığımız şu yıllarda 1912’de yaşanan Balkan Savaşı ve arkasından yaşanan göç. Bu kitapta işte bu en son yaşananlar anlatılmakta. Gerisini Edirne emini Mustafa Hatipler’in kaleminden okuyalım

    ”Göç, her ne şartlarda yapılmış olursa olsun, bir yerinde ya da bir yerlerinde acıyı saklar. Bu durum, en meşakkatli göçler için de en müreffeh göçler için de geçerlidir. Çünkü göç, ardında bırakılan bütün geçmişi, dipdiri ve taptaze olarak elinde tutar. Dolayısıyla, her göç, birikmiş bir özlemdir. Her göç, geçmişi, her gün, her an defalarca tekrar tekrar yaşamaktır. Her göç, ağacın köke bağlılığı neyse onu yitirmektir. Her göç, ayrı bir gurbettir. Gurbet ise başlı başına, apayrı bir acı ve ızdırabın adıdır. Gurbet; Üstad Necip Fazıl Kısakürek (2013)’in dizelerinde: 

    “Gül büyütenlere mahsus hevesle,

    Renk dertlerimi gözümde besle!

    Yalnız, annem gibi, o ılık sesle,

    İçimde dövünüp ağlama gurbet!..” yazdığı gibi,  annemizin ılık sesiyle içimizde dövünüp ağlayan bir duygu ya da Şair Fahri Ali (Baymak, 2016)’nin ifadesiyle suyun bile ağırlaştığı bir yaradır. 

    Balkan Harbi, Osmanlı Devleti’nin tarih sahnesinden silinme eyleminin ya da Şark Meselesi’nin çözümünün provası hükmündedir. Bu prova, yüz binlerce insanın katledilmesi, yerinden yurdundan edilmesi, evsiz barksız kalması ve açlığa mahkum olması uğruna yapılmış ve yaptırılmıştır. Bu dönemde var olan kolera salgını ve ağır iklim koşulları da bu provayı adeta kolaylaştırmıştır. Osmanlı Devleti, gerek sayısal olarak gerek moral olarak gerekse yapısal olarak kazanılması mümkün olmayan bir harbe sokulmuştur. 93 Harbi sonrasında Balkan coğrafyasındaki terör ve çetecilik olayları ile yıpratılmış ve savaş stratejisini daha önce hiç tatbik etmediği bir sistem (kolordu düzeni) ile belirlemiş olan ordu,  yolları, iletişim ve ulaşım imkânları kısıtlı bir konum ile harbe giren Osmanlı Devleti’nin, bu harbi kazanacağına, harp taraftarı olan manipüle edilmiş bir kitleden başka kimse inanmıyordu. O kitlenin de harp taraftarlığı her türlü bilgi ve donanımdan yoksundu. Dönemin yöneticilerinin harp taraftarı olan o kitleyi teskin etmek için kullandıkları ifadeler, aynı zaman da devletin acziyetinin değişik bir ifadesinden başka bir şey değildi. Bu açıdan bakıldığında bu kitlenin, mevcut hükümetin değişmesi gibi siyasi bir ihtiras ve amaç uğruna koskoca devleti kaybedeceği belli olan bir savaşa sokma gayreti içinde olduğu düşünülebilir.”

    Yazarın Diğer Yazıları
    Yorumlar

    Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.