DOÇ. DR. ÖMER FARUK RECEP
Eskiden daha sık karşılaşırdım. Park ve bahçelerde çim alanların arasından insanların geçe geçe oluşturduğu yollar olurdu. Buraların bakımı yapılır, yeşillendirilir, ama yol yeniden oluşurdu.
Parkların sınırları duvarlarla çevrelenip üzerine tel örgü veya demir çit gibi bir şeyler yapılırdı. İnsanlar olmadık yerlerde bu çitleri kırıp oradan geçerlerdi. Görevliler bunları onarsa da yeniden kırılırdı.
Ben de hep düşünürdüm, neden çimler ve çitler onarılır diye. Bunun yerine madem ki geçmek için oralar tercih ediliyor, ona göre düzenleme yapılsa derdim.
Şu anda özel bir hastanede çalışıyorum. Yıllardır bir sekreterim yok. Maalesef yönetim böyle uygun görüyor. Hastalarımın yarısından fazlası kaydını açtırdıktan sonra doğrudan gelip içeri dalıyor.
Hem de kapımda büyük harflerle ‘Lütfen çağrılmadan girmeyiniz!’ yazısı bulunmasına rağmen. İçeride hasta var mıdır, yok mudur, hasta varsa mahremiyetini çiğnemiş olur muyum, olmaz mıyım, doktor beni hemen alabilecek durumda mı, değil mi diye düşünmüyorlar.
Ben de geriliyorum, içeride hasta varsa o da geriliyor. Bir ara çok sinirlendim, kapıdaki yazıyı değiştirdim. Lütfen kelimesini attım. Kapımda yalıtım olmadığı için dışarıda konuşanların sesleri duyuluyor. Yazıyı okuyan ‘ne kaba doktor!’ demeye başladı, ben yine değiştirmek zorunda kaldım.
Sorunun çözümü için kapının yanına bir monitör koydurdum. Hastaları artık o monitör üzerinden çağırıyorum. İçeri dalanların sayısı azaldı, ama çok değil.
Önümüzde işte böyle bir sorun var, çözüm belli, ama çözmeye yanaşan bir yönetim maalesef yok. Hâlâ bozulan çimleri yeniden ekmek, kırılan çitleri yeniden onarmak daha kolay geliyor.
Bazen arkadaşlarla muhabbetlerimizde bu sorunu konuşuyoruz, onlardan da benzer sorunu yaşayanlar var. Bazıları insanımızın eğitimsiz oluşuna ya da eğitimlerinin yetersizliğine bağlıyor bu sorunu.
Ben öyle düşünmediğimi beyan ediyorum. Eğer bir şeyi toplumun çoğunluğu yapıyorsa bunu biraz da fıtrata bağlasak daha doğru olmaz mı? Demek ki böyle bir durumda böyle davranılması gerekiyor. O insanları tek tek eğitmeye kalkmak yerine kesinlikle daha basit çözümlere yönelmemiz gerekir. Tabi bunun biraz mali külfeti olacaktır, buna da katlanmak gerek.
Benzer örnekleri çoğunuz yaşıyordur herhalde. Diktatörlükle demokrasi arasındaki temel farka çok benziyor, değil mi? Biri ‘benim gösterdiğim yoldan geçeceksin’ diyor, diğeri ise ‘arkadaş, senin daha çok geçtiğin yer bura ise biz burayı yol yapalım’ diyor. Aslına bakarsanız demokrasi de bir yana, insana değer vermekle ilgili bir konu bu.