Dr. Hasan YILDIZ
(1914-1917)
Medreseler için hayata geçirilen ıslahatın millî ve evrensel olmak üzere iki hedefi bulunmaktaydı. Millî hedef dinin ve vatanın ihtiyaçlarını karşılamak suretiyle gelişmesine ve yücelmesine hizmet edecek; memleketi ilim, irfan ve ahlâk açısından düştüğü seviyeden ve çöküşten kurtaracak; dinî ve sosyal hayat için katkı ve fayda sağlayacak nitelikte bireylerin yetiştirilmesini kapsamaktaydı. Evrensel hedef ise medresede verilen eğitimle İslâm Dini’nin medenî dünyada parlayarak İslâm dünyasının kurtuluşuna ve başarısına vesile olması hedefiydi.
Bu iki hedefin gerçekleşmesi medreselerin asrın ihtiyaçlarına uygun bir şekilde yeniden yapılandırılmasıyla mümkün olabilecekti. Medreselerde verilecek eğitimin amacı ise İslâmî İlimleri öğretmek ve yaymak, dînî ihtiyaçlarla birlikte asrın gereksinimlerini karşılamak olarak belirlenmişti. Kısa ve öz olarak ifade edilecek olursa öğrencilerin ilmen ve ahlâken İslamiyet’e ve memlekete faydalı bireyler olarak yetiştirilmesi medreselerden beklenilen ana gayeydi.
1 Ekim 1914 tarihli Islâh-ı Medâris Nizamnâmesi ile eğitim-öğretime başlayan Dârü’l-hilâfeti’l-aliyye Medresesi üç kısımdan müteşekkildi. Tâlî Kısm-ı Evvel, Tâl-i Kısm-ı Sânî ve Kısm-ı Âlî adıyla isimlendirilen bu kısımları günümüzdeki orta öğretim kurumlarının birinci kademesi ve ikinci kademesi ile dört yıllık yüksek öğretim kademesi olarak isimlendirmek mümkündür. Dörder yıllık eğitim süresine sahip olan her bir kısım bir genel müdürün yönetimine verilmişti. Ayrıca medreseye giriş imtihanında başarısız olup belli bir puanı tutturan öğrenciler için Üsküdar Vâlide-i Atik Medresi ve Tekyesinde bir yıl ihzârî/hazırlık sınıfı ihdas edilmişti.
Şeyhülislâmlık Makamının bünyesindeki Ders Vekâleti’ne bağlı olan Dârü’l-hilâfeti’l-aliyye Medresesi’nin on iki yıllık tahsil süresini tamamlayanlar İslâmî ilimlerde ihtisas yapmak isterlerse yine Dârü’l-hilâfeti’l-aliyye Medresesi’nin bünyesinde açılmış olan Medresetü’l-Mütehassısîn’de eğitim görebileceklerdi. Diğer kısımlarda olduğu gibi bu medresenin yönetimi de bir genel müdürün uhdesine verilmişti.
Muhtemeldir ki, medreselerin inşa edildikleri dönemin ihtiyacını karşılayacak düzeyde ve geleneksel mimari tarzda şehrin farklı yerlerinde dağınık halde bulunmaları göz önüne alınarak düzenli bir eğitim-öğretimin gerçekleştirilmesi adına her bir şube ve sınıfın başına sorumlu birer müdür tayin edilmişti. Şube müdürleri sınıf müdürlerine, sınıf müdürleri de dâhiliye müdürü ünvanını taşıyan medreseden sorumlu müdüre karşı sorumlu tutulmuşlardı. Dahiliye müdürleri ise kendi kısımlarının genel müdürlerine karşı sorumluydu.
Ders Vekâleti bünyesinde yer alan Meclis-i Mesâlih-i Talebe medreselerle ilgili her türlü konuyu görüşüp karara bağlamak; Heyet-i Teftişiyye ise medreselerin teftiş, denetim ve soruşturma işlerini yürütmek üzere yeniden oluşturulan kurullardandı. Ayrıca Sıhhiye Müfettiş-i Umûmîliği adı altında medreseleri ve öğrencileri sağlık açısından denetleyen kurul ihdas edilmişti.
Islâh-ı Medâris Nizamnâmesi’nde medrese ıslahının iki aşamada gerçekleşeceği belirtilmekteydi. Osmanlı coğrafyasındaki medreselerin öncelikle payitaht İstanbul’dakiler merkez teşkilat adı altında; merkezin dışındakiler ise taşra teşkilatı adı altında yapılandırılacaktı. Öncelikle merkez teşkilattan başlanılarak peyderpey tüm taşra şehirlerini kapsayan bir planlama söz konusuydu. Böylece Osmanlı coğrafyasındaki tüm medreseler merkezî yönetimin sevk ve idaresinde tek bir çatı altında toplanacaktı.
İstanbul medreselerinde başlatılan ıslahatın üzerinden yaklaşık 2-3 aylık kısa bir süre geçtiği aşamada, yeni düzenlemeler kapsamında medrese açılması yönünde taşradan yoğun talepler gelmeye başlamıştı. Bu talepleri değerlendiren Ders Vekâleti ilk aşamada Dârü’l-hilâfeti’l-aliyye Medresesi’nin birer şubesi olmak üzere Konya, Bursa, Eskişehir, Uşak ve Manisa’da beş senelik taşra medresesi, Kudüs’te ise on yıllık eğitim süresine sahip uluslararası bir eğitim kurumu olan Külliye-i İslâmiyye’nin açılmasını karara bağladı.
1915-1916 öğretim yılına gelindiğinde, Tire, Ödemiş, Kayseri, Karahisâr-ı Sâhip, Amasya, Maraş, Harput, Kastamonu ve Edirne olmak üzere dokuz şehirde açılan medreselerle birlikte taşra medresesi sayısı on dörde yükseldi. Ardından Balıkesir, Sivas ve Kerkük’teaçılan şubelerle bu sayı on yedi oldu. 1916 yılının Nisan ayı itibarıyla Bolu Niğde ve Elmalı’da açılan medreselerle sayı yirmiye ulaşmıştı. Taşra şehirlerinden pek çok talep gelmesine rağmen şehrin konumu, imkanları, eğitim ve barınma ortamlarının yeterliliği gibi hususular dikkate alınarak değerlendirme yapılıyor, uygun görülmeyen yerlerde yeni teşkilata göre medrese açılmasına izin verilmiyordu.
Taşra medreseleri, yerel şartlar ve ihtiyaçlar dikkate alınarak Kudüs’te açılan külliye hariç beş yıllık eğitim vermek üzere yapılandırılmıştı. Bu nedenle Dârü’l-hilâfeti’l-aliyye Medresesi’nin beş senelik taşra medreseleri İstanbul’da açılan medreselerden farklı amaca yönelik yapılandırılmışlar; eğitim düzeyi olarak Tâli Kısm-ı Evvel düzeyinde kabul edilmişlerdi.
Beş senelik taşra medreselerinin kaynaklık edeceği iki alan bulunmaktaydı. Bu alanlardan birincisi temel dînî hizmetler, ikincisi ise ilk öğretim hizmetleri alanıydı. Taşra medreseleri kasaba ve köylerin câmi ve mescitlerinde imamlık, hatiplik, müezzinlik ve vaizlik hizmetlerini yerine getirecek görevlileri yetiştirmenin yanında, sıbyan ve ilk mektepler ile taşradaki medreselerde muallim ve müderrislik görevlerini yapacak elemanlar yetiştirmek üzere yapılandırılmışlardı. Ayrıca bu medreselerin kaynaklık ettiği doğal ve zorunlu alanlardan birisi de sosyal hayattı. Medreseler sosyal hayata yarayışlı bireyler yetiştirme görevini de yerine getirmekteydi.
Merkez teşkilatta bulunan medreselerin Tâli Kısm-ı Evvel düzeyinden mezun olanlar taşra medreselerinden mezun olanlar gibi aynı iş alanlarında çalışma hakkına sahipti. Tâlî Kısm-ı Sânî mezunları ise kütüphane memurluğuna mahalle câmî imam ve hatipliklerine, ulûm-ı diniyye muallimliklerine ve bunlara eşdeğer memuriyetlere tayin ediliyorlardı. Kısm-ı Âli mezunları ise Meşîhat Makâmı ve Evkâf Nezâreti’nin yazı işleri memurlukları ile müftü yardımcılıklarına, taşrada kurulan medreselerin müdür, müdür muavinliği ve muallimliklerine,i tabur imamlıklarına ve bu görevlere eş değer memuriyetlere tayin olunmaktaydı.
Tefsir ve Hadîs; Fıkıh; Kelâm-Tasavvuf ve Felsefe olmak üzere üç ihtisas bölümü bulunan Medresetü’l-Mütehassısîn mezunları ihtisas derecelerine göre Dârü’l-hilâfeti’l-aliyye Medresesi müderrisliği, müdürlüğü ve müdür muavinliği ile müftülük görevlerine tayin ediliyorlar, ayrıca taşra medreselerinin müdür ve müderrisliklerine, tüm mekteplerin ulûm-ı diniyye ve Arabiyye muallimliklerine, fetvâhâne müsevvitliklerine, kürsü şeyhliklerine, sefâret ve alay imamlıkları ile bunlara eşdeğer olan diğer memuriyetlere tayin olunuyorlardı.
Netice itibarıyla kapsamlı ve sağlam bir teşkilat yapısına kavuşturulmaya çalışılan medreselerde merkez ve taşra boyutuyla iki yapı ortaya çıkarken ayrıca taşra teşkilatı kapsamında tamamen nev-i şahsına münhasır uluslararası bir eğitim kurumu modeli olarak Kudüs şehrinde Selâhaddin Eyyûbî Külliye-i İslâmiyyesi kuruluyordu.
Bir sonraki yazımızda her ne kadar yaklaşık iki yıl eğitim faaliyeti yürütmüş olsa da uluslararası yüksek din öğretimi kurumu olan ve gözlerden ırak kalan Selâhaddin Eyyûbî Külliye-i İslâmiyyesi tecrübesine değinmek dileğiyle.