Bayramlar; sevincin, mutluluğun, dostluğun, sevginin, barışın en güzel ve en içten yaşandığı günlerdir. Toplumumuzu birlik ve beraberlik içinde yardımlaşmanın, dayanışmanın, saygı ve sevginin en ulvi ve samimi örnekleriyle şekillendiren ve güçlü kılan toplumsal bir harçtır, mayadır aynı zamanda. O gün herkeste pürneşe, hoşgörü, bir letafet sezilir. Merhum Akif’in “Bayram” şiirinde “Afak bütün hande(gülme/gülüş) cihan başka cihandır/ Bayram ne kadar hoş, ne şetaretli(neşeli) zamandır” dediği gibi gönüllerden yüze yansıyan bir şetaret aydınlığı ile aydınlanır herkes. Bu aydınlık, bayramın gönüllere bahşettiği sevgi ikliminin, bereketinin, rahmetinin bir tecellisidir yüzlerde.
Bayram denince en çok çocuklar gelir akla, bayramın güzelliğini en çok yansıtan da çocuklardır aslında. Çünkü çocukların gönülleri, ruhları, aydınlık ve pırıl pırıl bakışları bayramdır zaten. Bayram, büyüklerden çok onları sevindirir, mutlu eder. Yüreklerinin güzelliği, bayramın neşesiyle daha da somutlaşır, aydınlık bir gelecek olur büyüklerin gözünde. Büyüklerin “Nerede o eski bayramlar?” serzenişinin altında, insanın aslında çocuk yüreğiyle hissettiği ve güzel bir rüya gibi gönülde tat bırakan o bayramlardaki his özlenmiştir bir nevi. Çocuk yüreğinin masumluğu, heyecanı insan büyüdükçe azalır, farklı meşgalelerle, hayat gailesi ile zamanla kirlenir ve masumluğunu, saflığını kaybeder; özlenen de aslında bu temiz çocuk masumiyetinin bayramlara bakışı, bayramları hissedişi ve bir daha yaşanamayan coşkusudur.
Tabii ki günümüz şartları birçok şeyi değiştirdiği gibi bayramlarımıza verdiğimiz değeri ve bayram kutlama yöntemlerimizi de değiştirmiştir. Bayramlara tatil gözüyle bakanların, bayram ziyaretlerini gereksiz görenlerin, telefon mesajları ile bayram kutlayanların hızla arttığı bir dönemdeyiz. Özellikle salgın etkisi ile de bu durum gittikçe yerleşmekte hayatımıza. Bayramda büyüklerin hal ve hatırları gidilip görülerek, el öpülerek değil, telefon mesajlarıyla kutlanır olmaya başlandı daha çok. Maalesef bu durum çocuklarda da kendini daha güçlü göstermektedir. Bayramı yüreğinde hissetmeyen bir nesil, geleceğimiz açısından da bizi olumsuz düşüncelere sevk etmektedir.
Çocuklar -özellikle 0-6 yaş arası- büyüklerden gördüklerini nakşederler zihinlerine. Büyüklerin söylediklerini değil yaptıklarını örnek alma ve uygulama eğilimindedirler daha ziyade. Bu yüzden bayramların ulviyetini, şevkini, hazzını, önemini ailelerin çocuklarına aktarabilmeleri için öncelikle kendilerinin bayramı idrak edip ona uygun davranmaları ve özlenen o eski bayramları öncelikle kendilerinin yaşamaya çalışmaları gerekir ki çocuk yüreklerde de tesir bulsun bayramın neşesi. Bayrama has geleneklerin ailelerde iştiyakla yaşatılması ile çocuklara da o bayram heyecanı ve zevki yaşatılabilir. Aile o heyecanı duyarsa bu, çocuğa da mutlaka sirayet eder. Mesela bayramdan önce bayram temizliği yapmak, baklavalar açmak, kabir ziyaretleri gerçekleştirmek, bayram alışverişinde çocuklara hediyeler ve yeni kıyafetler almak, sabah erkenden kalkıp bayram namazına gitmek, özenle giyinmek, çocuklara bayram harçlığı vermek, aile içinde bayramlaşmak, akrabaları ziyarete gidip akrabalık bağını ve samimiyetini güçlendirmek, küs olanlarla barışmak vesaire gibi birçok bayrama özgü geleneği yaşatırsak çocuklarımız da bu geleneğin içinde sağlıklı bir bayram anlayışına sahip olur ve günümüzün bayram erozyonundan çok az etkilenirler. Büyüdüklerinde zihinlerinde masalımsı bir tatla anımsarlar bayram günlerini. Biz yetişkinler öyle anımsamıyor muyuz o çocukluk bayramlarımızı? Yeni kıyafetlerimizi akşamdan başucumuza koyup heyecanla sabah olmasını beklemedik mi? Bayram ziyaretlerini ve toplanan şekerlerin mutluluğunu yaşamadık mı? Biz nasıl anımsıyorsak o güzellikleri, bugünün çocukları da öyle ışıl ışıl anımsamalılar bugün yaşadıkları bayramları. Çocuk, aile içinde bayramların önemsendiğini gördükçe ailesiyle birlikte o heyecanı, zevki yaşadıkça bayram geleneğine sahip çıkıp yaşadığı o mutlu bayramları sonraki nesillere de aktarmaya çalışacaktır. Kültürün ve geleneğin aktarımı açısından da önem arz etmektedir bayramlar.
Peki bayramları geleneğe uygun kutlamanın ve yaşamanın çocukların kişilik gelişimlerine ne gibi faydaları olur? Her şeyden önce bayramlar, çocukların sosyalleşmesi, insan ilişkilerini geliştirmesi açısından önemli günlerdir. Hem eve gelen hem de ziyaret edilen akrabalarla yüz yüze bir etkileşim kurulduğu için aradaki soğukluklar, yabancılıklar giderilmiş ve olumlu ilişkilerin temeli atılmış olur. Bayram namazlarındaki bayramlaşmalar ve cami atmosferi, çocukların akranlarıyla birlikte şeker ve harçlık toplamaları, karşılaştıkları insanlarla bayramlaşmaları çocukların sosyal hayatlarının ve duygu dünyalarının zenginleşmesine, kendisini ifade etme becerisi kazanmasına ve sağlıklı toplumsal kişilik geliştirmelerine olumlu katkılar sağlar. Günümüzün eve, okula hapsedilen çocukları için bunun ne kadar değerli olduğunu tahmin edebiliriz.
Bayram günlerinde çocuklar hem harçlıkla hem yeni kıyafetlerle hem de çok sevdikleri çikolata ve şekerlemelerle mutlu edilirler çünkü çocuklar genellikle somut şeylerden mutlu olurlar. Bu durum, onların bayramlarla ilgili mutlu anları hatırlamalarını ve onların bayramlara karşı olumlu bir tutum geliştirmelerini sağlar. Mutlu edilen çocuklar mutlu bir geleceğin de teminatıdır. Dolayısıyla bayram demek, çocuklar için mutluluk ve sevgi kaynağı demektir.
Bayramlar, aslında “paylaşmak” demektir, sahip olunan değerli şeyleri paylaşmak bayramın özünde vardır. Kurban Bayramı’nda kesilen kurbanların fakirlerle paylaşımı, Ramazan Bayramı öncesi verilen fıtır sadakası, gelen misafirlere ikramların yapılması, çocuklara harçlık ve çikolata verilmesi bayramın ruhuna uygun paylaşma örnekleridir. Bayramlarda bu paylaşım kültürünü yaşayan çocuk yardımlaşmayı, paylaşmayı öğrenir ve bencillikten, egoizmden uzaklaşır. Hatta bu paylaşımların çocuk eliyle yaptırılması onun minik yüreğine ekilecek en güçlü sevgi ve yardımlaşma tohumu olur. Bayramlarda küs olanlar barıştırılır. Eskiler “Bayramda küslük olmaz.” derler. Küs olanların barıştırılması, bayramın sevgi ve hoşgörü gibi manevi yönünü yaşattığı için çocuklarda da bayramın bu manevi ikliminin sıcaklığı ve samimiyeti yer eder, hoşgörü ve sevgi filizleri yeşerir minik yüreklerinde.
Hülâsa bayramlar özü itibariyle insani değerleri inşa eden ve bunları geleceğe birer meşale gibi yansıtan, çocuklarda olumlu alışkanlıkların yerleşmesini sağlayan, paylaşma ve yardımlaşma kültürünü oluşturarak sağlam toplumsal yapı oluşturmaya hizmet eden önemli günlerdir. Biz eğer medeniyet değerlerimizi içselleştirmiş ve bunlar üzerinden dünyayı okuyabilen nesiller yetiştirmek istiyorsak öncelikli olarak değerlerimizin somutlaştığı bayramlar gibi önemli geleneklerimizi yaşayarak ve çocuklarımıza da yaşatarak hayatımızın bir parçası parçası haline getirmeliyiz. Bayramlarımızın içini boşaltıp popüler kültüre kurban edersek yukarıda saydığımız ve çocuk gelişimi için de önemli olan birçok güzelliği de maalesef geçmişin karanlık dehlizlerine hapsedip soldururuz.
Herkesin bayramını, özellikle de göz aydınlığımız çocuklarımızın bayramlarını kutluyorum, o masum yüreklerinde bayram meşalesi hep yansın, hep aydınlatsın o güzel yüzlerini.
Son sözü rahmetli A. Karakoç’a bırakalım:
Yaza dönsün kışınız, bayramlar bayram olsun
Dert görmesin başınız, bayramlar bayram olsun
Serdar Biler