Anne ve babaların çocukları üzerine titremeleri, onları korumaları ve başlarına gelebilecek her türlü kötülüğe karşı bir paratoner gibi davranmaları yaradılışlarının bir gereğidir. Her anne ve baba koruyucudur, ama koruyucu anne ve baba farklı bir terimdir. Bu koruyuculuğun hafifi, ortası, şiddetlisi olmakla birlikte koruyucu anne ve baba terimleri şiddetli olanlar veya başka bir deyişle patolojik olanlar için kullanılır daha çok.
Bir göz doktoru olarak konuşacak olursam eskiden çocukların, özellikle de küçük çocuk veya bebeklerin muayeneleri oldukça zor olurdu. Neyse ki teknolojik gelişmeler sayesinde ortaya çıkan bazı cihazlar işlerimizi epeyce kolaylaştırdı. Tabi teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin çocuğun bizzat kendinden veya annesinden ya da babasından kaynaklanan sorunlar bertaraf edilemiyor maalesef.
Bir doktor için çocuğun ortaya çıkaracağı zorluklar aşılamaz değildir. Zaten bunlar beklenen sorunlardır ve bunlara karşı önlem, teknik ve çözümlerimiz vardır. Asıl sorun anne ve babalardır.
Bir çocuğu muayene edebilmek, hatta sonrasında tedavi edebilmek için anne ve babanın doktora olan güveninin tam olması gerekir. Güven tam olmalı ki çocuklarını size teslim edebilsinler ve yaptığınız işlemleri sorgulamasınlar.
Güven, karşılıklı bir durumdur. Doktorun güven vermesi, anne-babanın da bu güvene karşılık vermesi gerekir. Ancak bu durumun oluşturulması için her zaman şartlar elverişli olmaz. Yani kısa bir muayene sürecinde ailenin doktora güven duyabilmesini beklemek yanlıştır. Buna karşın güvenin oluşabilmesi için doktorla aileyi bir arada yaşatacak haliniz de yok. İşte bu nedenle hastalar seçimlerini önceden yaparlar. Bu seçimin belirleyici öğesi maddiyat, tavsiye, ulaşım gibi faktörler olabilir.
Sonuçta bir doktor, karşısında hastayı gördüğü anda kendisine teslim olunmuşluk hissini hissetmek ister. Hasta olarak karşınıza geldiğinde size üstten bakış atıyorsa bir kişi ona yardım etmek çok zordur. Yaptığınız işleri çok sorguluyorsa o kişiye yardım çok zordur. Size akıl vermeye, yol göstermeye kalkıyorsa o kişiye yardım etmek çok zordur.
Hastanız çocuk olduğunda iş daha da kötüdür. Anne-babaların tavırlarıyla, koruyucu tavırlarıyla, koruyuculuk adına yaptıkları eylemler ve söyledikleri sözlerle karşı karşıya kalırsınız.
Anne-babalar çocuklarına ikna edici ve anlaşmalı bir şekilde yaklaşılmasını isterler. Bu çok medeni bir istektir. Meslek hayatımın başlangıcında ben de tamamen böyle olması gerektiğine inanırdım. Ancak bir çocuğu muayeneye ikna etmek için geçirdiğim tam 3 saatlik bir süreden sonra bu yaklaşımın pek pratik olmadığını gördüm. Bazı çocuklar ne şekerler, ne çikolatalar, ne içecekler verirseniz verin, ne kadar güzel sözler söylerseniz söyleyin maalesef ikna olmuyorlar.
Tabi ki her metodu deneyerek geçirilen seneler doktora çok güzel bir tecrübe kazandırıyor. Daha çocuğun muayene odasına girişinden yerine göre nasıl bir muayene performansı ortaya koyacağını tahmin edebiliyorsunuz. Siz tahmin edebiliyorsunuz, ama anne-baba ya tahmin edemiyor ya da koruyuculuğundan vazgeçemiyor. Birkaç yumuşak yaklaşımdan sonra mecburen biraz daha zorlayıcı yöntemlere yönelmek zorunda kaldığınızda anne-baba, doktora sanki bir düşmanmış gibi bakmaya başlıyor.
Gözünde 2,5 numara astigmat tespit ettiğim çocuğa damlalı muayene yapmaya kalktığımda çocuk direnç gösterdi. Biraz zorlayınca da annesi bana sinirlenerek muayeneyi yarıda kesip çocuğu aldı gitti. Çocuklarda bu değerdeki astigmat, damlalı muayeneyle de teyit edildikten sonra gözlük gerektiren bir durumdur. Gözlük kullanmazsa tembellik gelişme ihtimali yüksektir.
Buna benzer hastalar bazen onlu yaşlarından itibaren muayeneye gelirler. Anne veya baba daha önce muayeneye götürdüklerini, bazı doktorların astigmat olduğunu söylediklerini, ama iyi muayene edemediği için önerilere uymadıklarını söyler. Muayenede astigmatı yine tespit edersiniz; buna ek olarak gelişmiş olan tembelliği de görürsünüz, ama çocuğa dönüp de “Bak, senin görmenin böyle düşük olmasının sebebi annen ve babandır!” diyemezsiniz. Veya çocuk asker ya da polis olmak istiyordur. “Çocuğum, asker veya polis olamamanın sebebi annen veya babandır!” diyemezsiniz. Çocuk pilot olmak istiyordur, “Annen ve baban yüzünden pilot olamayacaksın!” diyemezsiniz. Ve hatta sürücü belgesi konusunda sorunlar yaşayanlar olur, ailede tatsızlık olmasın diye sadece üzülür ve susarsınız.
Bir çocuğa güzelce durmazsan güvenlikten iki tane kaslı kişi çağırıp seni tutturacağım ve öyle muayeneni yapacağım demiştim. Bazen etkili olur ve ya annesinin tutmasıyla ya da kendi kendine durur, ama o çocuk durmadı. Annesi de tutamıyordu. Epey bir uğraştan sonra gerçekten çağırdım iki güvenliği. Anne şaka yaptığımı sanıyormuş. “Benim çocuğumu güvenlikle mi tutacaksınız?” diyerek kızdı ve çocuğu alıp gitti.
Bazı anne-babalar çocuklarındaki şaşılığı kabul etmek istemezler. Bazıları yüksek numaraları kabullenemezler. Bazıları çocuklarının görmüyor olmasını sindiremezler. Hepsinde de doktor suçludur. O iyi bakmamıştır, o yanlış tanı koymuştur. Ve doktor doktor dolaşırken bazı şeyleri kaybettiklerinin farkına varmazlar ya da çok geç varırlar.
Muayene esnasında her zaman derdimi anlatamıyorum. Belki şu yazıyı okuyanlar üzerinden bir miktar faydam olursa diye yazıyorum işte. Ey anne-babalar! Tıbbi düzeyine güvenerek bir doktora gidiyorsanız o doktorun çocuğunuza karşı muamele şekline de güvenin. Yanlış bile olsa -ki nadiren olabilir- yine de güvenin bence. Sonuçta çocuklara karşı sadece doktor olarak değil, anne olarak, baba olarak, öğretmen olarak uygun yaklaşımı bulamadığımız zamanlar olmuyor mu?