Vatandaş, gösterişli ve kallavi otomobilinin dörtlülerini yakmış. Yol kenarına fasılasız bir şekilde sıralanarak park edilmiş araçların yanı başına öylece bırakmış. Kendisi ortada yok. Bir geliş bir gidiş, çift şeritli yolun iki tarafı da sağlı – sollu park edilmiş araçlarla dolu.
İki tarafına araç park edildiği için daralan bu işlek yol, meçhul vatandaşın bıraktığı otomobil nedeniyle iyice daralmış, tek şeride düşmüş. Karşı yönden gelen araçlar, bu otomobilin yanından sağa sola değmeden geçmeye gayret ederek yavaş yavaş ilerlerken en az otuz araçlık bir kuyruk oluşmuş. Dörtlüleri yanıp sönen otomobilin hemen arkasında ise bulunduğumuz araç var. Bizim tarafta oluşan kuyruğun da sonu görünmüyor.
Hâl böyle olunca biz dâhil, bekleyen vatandaşların çoğu korna çalmaya başladı. Öyle ya, belki korna sesini duyan şoför ortaya çıkar. Gelip bulunduğu yerden otomobilini kaldırır, trafiği rahatlatır.
Dediğim gibi oldu. İki üç dakika sonra yuvarlana yuvarlana gelen bir adam göründü. Önde göbeği; arkasında eli, kolu, ayakları, başı ve on – on bir yaşlarında bir çocuk.
O görününce, bizim bulunduğumuz araç dâhil, herkes kornaya biraz daha asıldı. Vatandaş, muhtemelen kasıldı. Çocuk, gösterişli otomobile binerken o bağıra çağıra, elini kolunu sallayarak bizim araca doğru yöneldi. Neymiş efendim? Görmüyor muymuşuz, dörtlüleri yakmış. Çocuğun canı çiğ köfte çekmiş. İnmiş, beş dakka (onun söyleyişi) çiğ köfte almaya gitmiş. Çiğ köfte de mi alamayacakmış? Trafiği asıl biz sıkıştırıyormuşuz falan filan… El kol hareketleri, tepinmeler, bağırıp çağırmalar.
Az kaldı, araçtan iniyorduk; fakat akşam vakti trafiği iyice hercümerç etmeyelim diyerek vaz geçtik. Bizim kararlı duruşumuz karşısında köpürmelerine son veren bu duyarlı ve sorumlu(!) vatandaş geri yuvarlanarak kapısını açtığı kallavi otomobiline öfkeyle, söylene söylene bindi ve hışımla gaza basıp gözden kayboldu. Zaten önünde başka araç yoktu. Biz de sessizce, fakat büyük bir şaşkınlıkla yolumuza devam ettik.
Bu duyarlı(!) vatandaşın söylediğinde göre dörtlüleri yakmak, trafiği aksatacak şekilde park etme hakkı veriyormuş.
Doğrudur, kısa süreli park ve acil durumlarda dörtlü yakılır. Eyvallah. Oysa burada mücbir bir sebep ve acil bir durum falan yok. Buradaki yegâne mücbir sebep ve acil durum, sevgili oğluşunun canının çiğ köfte çekmiş olması. Söylediklerinden anlaşılan bu.
Keyfi ve trafiği aksatacak şekilde yola park ettiği yetmiyormuş gibi saygısız ve kaba davranışlarda bulunan bu nevi şahsiyetlerin davranışları için takdir edilen ceza nedir bilmiyorum, aslına bakarsanız kafa da yormuyorum.
Asıl kafa yorduğum mevzu; akşam vakti yolu daraltıp insanları darlandıran bu mümtaz şahsiyetin, oğlunun canı çiğ köfte çekti diye anlık bir refleksle yolun kenarına değil, trafiği aksatacak şekilde yola park ettiği arabasından inip rahat tavırlarla çiğ köfteciye alışverişe gitmiş olması ve bunu bir hak olarak görmesi. Saygısız ve kaba davranışlar faslına hiç girmiyorum bile.
O gün orada yaşananlara şahitlik eden çocuğun bu vakadan elde ettiği bazı kazanımlar -muhtemelen- şunlar olacaktır: 1) İstediğim zaman her isteğime ulaşabilirim. 2) İsteklerime ulaşmak için kural tanımayabilirim. 3) Haklarım, sorumluluklarımdan önce gelir. 4) Bağırırsam haklı olurum… Gerisini size bırakıyorum.
Kural tanımayan, bencil, duyarsız; canımın istediğini, istediğim zaman, istediğim yerde yaparım düşüncesine sahip; her istediğine anında ulaşmaya çalışan; öğretmenlerine, arkadaşlarına, büyüklerine kaba ve saygısız davranan; akran zorbalığı yapan; benim babam herkesi döver, ben de babamın oğlu olduğuma göre herkesi döverim; aklıma geleni işlerim, önüme geleni dişlerim; keyfimin kâhyası mısın?” anlayışında, dediğim dedik, sorumlu değil sorunlu bireylerin nasıl yetiştiğini sanıyorsunuz?
İlgili ebeveynleri tenzih ederim. Ancak çocuklardaki bunlar ve benzeri birtakım olumsuz düşünce, tutum ve davranışların çoğunun temelinde bu tür ebeveyn tutum, davranış ve yaklaşımlarının olduğu kanaatindeyim.
Kolaycılığa kaçıp ilgili veya ilgisiz çevreler tarafından günah keçisi, şamar oğlanı hâline getirilen öğretmenleri ve okulu suçlamak daha mı uygun olur acaba? diye düşünürken, mühim bir soru olan “Çocuk kimden, neyi, nasıl öğrenir?” sorusu aklıma düşüverdi.
Bu soruya cevap olabilecek nitelikte muhteşem bir atasözümüz var: “Çocuğa ‘Ne yapıyorsun?’ demişler, ‘Büyüğün yaptığını yapıyorum’ demiş.” Hatırlatmak istedim.
Mustafa USLU
Maalesef aynen öyle hocam, şimdi çocuklar yönetiyor ebeveynlerini.
Faydalı ve günümüz toplumuna ayna tutan ve bir örneklem üzerinden dikkatimize sunan güzel bir yazı olmuş.
Sayın Müdürüm tespitiniz doğru. Sorunlu ve sorumsuz bir nesil geliyor. Ailelerin de çocukların da dur durağı yok. Gidişat hiç iç açıcı değil. Herkes pimi çekilmiş el bombası gibi, ne zaman yapacağı belli değil…
Bir veli toplantısında toplantıya gelenler, hayata dair hiçbir düşünce beslemeyen ve ailesini, birbirini şikayet eden insanlardı. Hanım beyini, bey hanımını şikayet ediyordu… Sordum, akşam çocuklarınızla beraber yemeğe oturup, hasbihal eden var mı içinizde diye… Çıt yok, o an bu eğitim bitmiştir, koyunu eğitmek mümkündür, fakat bu ailenin bireyleri semere oluşacak bir eğitim alamaz, dedim ve emekli olmaya karar verdim. Bu tür aile fertlerine sadece dadılık yapılır, zaten artık okullar da ergen kreşi haline geldi….
Çok kibar, birbirimizin hak ve hukukuna hep riayet ederiz öyle bir milletiz! Sonra da bu çocuk kime çekti böyle deriz. Tebrik ediyorum. Çok güzel bir yazı idi.
Kaleminize sağlık hocam. Çağın en büyük sorunu maalesef ..
Emeğinize sağlık hocam. Eğitim sadece okulda değil, eğitim öğrencilere de değil, her yerde ve her yaşta olana verilmesi gereken birşey.
Mustafa Hocam, Aslında yazdıklarınızı farklı farklı başlıklarda hergün neredeyse yaşıyor şahit oluyoruz,fakat öyle kanıksamışızki hayatın rutin akışında olan biteni normal bir yaşam bicimiymiş gibi görür olmuşuz, aslın da yazınızla bir soru işaretiyle düşünmeye sevk ettiniz bizi teşekkürederim güzelde oldu aslında, butür vakaları gördüğümüzde bizde de bu davranış bozukluğu varmı diye kendimize bakabiliyor olmalı ve karşımızdakini bir ayna olarak görüp kendimize çeki düzen verme imkânıda veriyor aslında… bugünkü çocuklar nekadar bozuk davranış içindeyse sebebi bizleriz katılıyorum size, çocuklardan şikâyetlenenler oluyor bazen etrafımızda biz ebeveynler doğru örnek rolmodel olmalıyız evlatlarımıza ve onların arkadaşlarına teşekkür ederim.
Hocam ALLAH razı olsun emeklerinize sağlık çok duyarlı bir olmuş, nereye gittiğimizi bilmiyoruz artık Allah bizleri doğru yola eriştirsin.
Maalesef bu yetiştirme tarzı kural tanımaz, doyumsuz -bizim tabirimizle uğumsuz- nesiller yetişmesine sebep oluyor.
Tespitleriniz çok önemli. Toplumda narsizim giderek yaygınlaşıyor. Cenab-ı Hak encamımızı hayırlı kılsın inşallah.
Biraz tebessüm ederek okudum, lakin bunları düzeltemezsek ki çok zor görünüyor, nesilleri nasıl yetiştireceğiz. Umarım ümid ederim ki bizden sonra gelenler muvaffak olurlar.
‘Maslahat mı, menfaat mi?’
Demek memleketimizden bir insan manzarası.
“Çocuğa ‘Ne yapıyorsun?’ demişler, ‘Büyüğün yaptığını yapıyorum’ demiş.”
Bu minvalde çocukluğumda çok duydum büyüklerimden konuya komşuya, doğaya, çevreye zarar veren biri için babası neydi ki evladı ne olsun anlamında kullandıkları “Kurt ‘ulu’sundan gördüğünü işler” sözünü.
Bireysel çıkar toplumsal çıkarın önüne geçince olacağı bu. Bu nevi örnekleri her an her zeminde görmek mümkün maalesef.
Bu bugünün meselesi de değil. Dün de vardı, bugün de var, yarın da olacak.
Peyami Safa ta o yıllarda 06.09.1941 tarihi Tasvir-i Efkâr Gazetesi ‘Bu Yol Uçuruma Gider’ başlıklı yazısında “Millet menfaatini başa ve fert menfaatini aşağı alan bir millî ahlâktan başka cankurtaran aramayınız.” diyordu.
Peki, bugünleri görseydi ne derdi acaba?
Elinize sağlık Mustafa Hocam güncel bir konuya temas ettiğiniz için.
Bu tip insanlar ve bu tip insanların çocukları ileriki yaşlarda ve yukarı mertebelerde insanların ensesinde boza pişiriyor, bu çocuklar asla düzelmez… Allah hepimize hidayet versin.
Hocam, ne yazık ki çocuklarına tapınan ebeveynlerin yetiştirdiği sorunlu ve de sorumsuz bir nesil yetişiyor. Kalemine sağlık.
Sonradan görme dedikleri karakter böyle bir şey olsa gerek. Yani bu ve bu gibiler günümüz üretimleri mealesef! Belli bir meblağ ve üzeri araba alanlara, teslimden önce bir hafta âdâb-ı muâşeret eğitimi zarûrî olmuştur ve’l-hâsıl. Spor kulüp üyelikleri ve taraftar kartları da eğitim sertifikalı olmalı.
Kaleminize sağlık. Maalesef bencil insanlar hocam.
Bazıları ne yardımseverlik ahlak edep. Allah hepimizi doğru yola iletsin. Kimseye sataşmaya gelmiyor yollar artık. Hep yol vermeli, yol veren kazanır.
Davranış bozuklukları her yıl artıyor. Maalesef.