eğitim,öğretim,terbiye,talim,Meb,Üniversite,öğrenci,öğretmen,muallim,öğretim üyesi,maarif,aile,
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Az Bulutlu
26°C
Ankara
26°C
Az Bulutlu
Çarşamba Az Bulutlu
24°C
Perşembe Açık
21°C
Cuma Hafif Yağmurlu
16°C
Cumartesi Az Bulutlu
16°C

Cesimetre

Cesimetre

Yaratıcının bahşettiği, insanları diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerden birisi hiç şüphesiz iletişim kurma becerisidir. Bireylerin ve kurumların sorunsuz bir şekilde sürekliliğini devam ettirmesinin en önemli şartlarından birisi de şüphesiz iletişimdir. Bilinen en eski çağlardan bu yana insanoğlu sürekli iletişim içinde olmuş. Öğrenme becerileri arttıkça iletişim de gelişmiştir. 

Başkalarına ve gelecek nesillere iletmek istenilen mesajlar, önce basit şekillerle duvara yazılarak başlanmış. Kademe atlayarak uzak mesafelerde duman vasıtasıyla haberleşmiş. Sonra atlı ulak, güvercin ya da haberci  göndermiş. Daha sonra teknolojik cihazlara geçmeye başlanmış. Önce matbaa, telgraf, radyo, faks, tv yayınları, bilgisayarla bugünün teknolojisinin temelleri atılmış.

İletişim günümüzde de en önemli olgulardan biridir. Büyük küçük herkes farklı bir amaç için kullanmıştır.

İletişim araçları teknolojik gelişmelerle birlikte zirveye ulaşmış. İnternet, iletişim ve haberleşmenin vazgeçilmezi olmuş. Hayatımızın her alanında kullanılmasıyla birlikte alışkanlıklarımızda da değişiklikler oluşmuştur.

İletişim araçlarının bu kadar gelişmiş olması olumlu olarak değerlendirilebilir.  Ancak amacı dışında kullanılıyor olması özellikle çocuklarda olumsuz etkiler bırakmaktadır. Çocuklar bilgisayarı, tableti ve telefonu oyun aracı ve arkadaşı olarak görmeleri nedeniyle yalnızlaşmıştır. Yakın çevre ile iletişim kuramaz hale gelmişlerdir. Bahçede, parkta sosyal iletişim kurarak oynamak yerine, evde yalnız başına sanal oyunları tercih etmeye başlamışlardır.

Bizim çocukluğumuzda, televizyon mahallede ya da köyde birkaç kişide vardı. Bilgisayar tablet, akıllı telefon nedir bilmez, hayal bile edemezdik. Okuldan geldiğimizde ilk fırsatta dışarı çıkar mahalle meydanında toplanırdık. Akşam ezanına kadar saklambaç, körebe, dokuztaş, futbol oynardık. Ezan sesinin duyulması oyunların bitimiydi. En heyecanlı ve severek oynadığımız hırsız polis oyununda bile yerini bulamadıklarımız ezan sesiyle ortaya çıkar ve oyun biterdi.

En tehlikeli ve heyecanlı oyunlarımızdan biri de yakınımızdaki Kelkit Çayı’nda yüzmekti. Bir araya geldiğimizde cesaretimizi toplar, evlerimize yakın yerde elbiselerimizi bırakırdık.  Yukarı doğru birkaç saat yürür, kendimizi Kelkit Çayı’nın debisi yüksek ve azgın sularına bırakırdık. Bazen şiddetli su, yön değiştirdiği yerlerde bizi dışarı atardı. Kimimiz korkudan ağlar, kimimiz heyecandan bağıra çağıra yüzer, kimimiz ilk fırsatta dışarı çıkmaya çalışırdı. Bazılarımız da yanlışlıkla karşı kıyıya çıkar, orada ağlardı. Sanki yüzerek karşı kıyıya çıkan o değildi. Sonra ikna çabaları başlar: ‘’Hadi gel yüzebilirsin buraya kadar yüzdün.’’ İkna olmayanlar için cesaretli olanlar yüzerek karşı tarafa gider, beraber yüzerek gelirlerdi. Su öyle hızlı akardı ki, birkaç saatte yürüyerek gittiğimiz yerden yüzerek yirmi dakikada gelirdik. Yüzme ve cesaret oyununu kazanan sudan çıkmadan elbiselerimizin bulunduğu yere kadar ilk gelendi. Galip gelen günlerce konuşulurdu. Ayrıca oyunları kuran da Kelkit Çayı ile etkileşimi iyi olan kişi olurdu.

Hepimiz birbirimizi iyi tanır, neyi yapıp neyi yapamayacağımızı, hangi konuda başarılı olup olamayacağımızı bilirdik. Karşılıklı futbol takımı kurar, saatlerce oynar, zor gol atardık. Sürekli iletişim halinde olur, önümüzdeki günlerde oynayacağımız oyunlar üzerinde konuşur, sözleşirdik. İletişim kuramadığımız için aramızın pekiyi olmadığı arkadaşlarımız da vardı. Onları da pek oyunlarımıza dâhil etmezdik.

İletişim kuramayan oyun dışında kalıyordu. Yazılı olmayan fakat tatbik edilen bir kuraldı. Yaşadığım iletişim kazası da, beni hayat oyununda oyun dışında bırakmıştı.

Öğretmenimle kuramadığım iletişim nedeniyle çok sıkıntılar çektim. Kendimi anlatamadım, ifade edemedim. Şiir okumayı edebiyatı çok sevdiğim halde 23 Nisan’da bana şiir okutturulmadı. Tiyatro ve benzeri etkinliklerde görev verilmedi.

Çok iyi hatırlıyorum, matematik dersinde uzunluk ölçülerini görüyorduk. Öğretmenim tahtaya, uzunluk ölçü birimlerini yazmış bunların okunuşlarını soruyordu. Dersin başında beni tahtaya kaldırdı ve sırasıyla okutturuyordu. Santimetreye gelince dil sürçmesiyle  “cesimetre” dedim. ‘’Ne! Cesimetre mi?  Santimetre.’’ dedi ve bana bir tokat attı. Tekrar baştan okutmaya başladı. Santimetreye geldiğinde yine cesimetre diye okudum. ‘’Ben sana santimetre demedim mi?’’ dedi ve iki tokat daha attı. Şartlanmıştım cesimetre dememeye, cesimetre dememeliydim. Ancak doğrusunu da söyleyemiyordum. Korkudan titriyor, kelimeler ağzımdan yarım yamalak çıkıyordu. Tekrar baştan alıp santimetreye geldiğimde bu sefer sustum, hiçbir şey söylemedim. Bu sefer de söyle dedikçe vuruyor, her vurduğunda tahtaya çarpıyordum. Sınıftan çıt bile çıkmıyordu. Yorulunca tekrar baştan alıyordu.

 Bu hal dersin sonuna kadar devam etti. Bedenimin de ruhumun da acıdığını hissediyordum. Hata hoşgörüye iltica eder. Hata cezadan çok düzeltilmeyi bekler. Hata cezalandırılamaz. Kaldı ki, suç ve ceza arasında bile mutlak bir orantı olması icap eder. Sürçen dilime orantısız bir ceza uygulanmıştı. Adalet duygum zedelenmiş, onurum incinmişti. Çocukluk işte, pireye kızıp yorganı yakmıştım. Matematik benim için bitmişti. Matematik dersi olduğu gün karnım ve başım ağrıyordu. Çarpım tablosunu bile öğrenemedim, itiraf etmeliyim hala da bilmiyorum. Çarpım tablosunu öğrenemem üniversite sınavında istediğim bölüme gitmeme engel oldu. İlk girdiğim üniversite sınavında eğer dört tane matematik sorusu yapabilseydim, istediğim bölüme gidecektim.

Yapı taşlarını oluşturan tuğlalar binayı yükseltir. Bilgiler de bina misali biriktikçe bilimi geliştirdiler. Bugün ulaştığımız ve kullandığımız bilgiler ve teknolojiler geçmişten süzülen doğru bilgilerin ışığında inşa edildi. Hatta yanlış bilgilerin tecrübesinden bile istifade ettik.

Bugün kullandığımız iletişim araçları daha rahat iletişim kurmamıza fırsat veriyor. Bilgi kapalı kapılar arkasında değil. Bilgi birilerinin tekelinde değil. Hizmet alan da hizmet veren de bilgi sahibi olunca dayatmalar, güç kullanımları hayatımızda yer bulamıyor. Benim bir cesimetre sözümden dolayı yaşadıklarımı kimse yaşamıyor. İlelebet yaşamasınlar da.

Kendi çocuklarım adına mutlu olmaktayım. O gün okulda yaşadığım üzücü, onur kırıcı davranış tedavülden kalktı. Bugün öğretmenler, öğrencileriyle fevkalade güzel iletişim kurabiliyorlar. Farklı etkinliklerle kalıcı öğrenmeler gerçekleştiriyorlar. Yaşantılarına renk katıyorlar.

Sür git devam eden gelişmelerin, gerek teknolojide gerek iletişimde olsun, yeni evrelere sürükleneceği aşikâr. Gelişmelerin, bozulmalara kapı aralamadan, müspet yönde cereyan etmesi gerekir. ”cesimetre”nin, ”cezametre” olarak kullanılmasına engel olması ümidiyle.

Enes ERBAŞ

(4/B sınıfı öğrencilerinden Ahmet ERBAŞ’IN babası)

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.