2019 yılından beri dünya, yeni bir iklimle ve iklim değişikliğinin yol açtığı yeni bir rejimle tanıştı. Kozmolojik düzende aşınma yaşandı. Kıyamet süreci kozmolojik düzenin bozulmasına işaret eder. Bu rejim insanı da aşar veya insanın kurguladığı bir rejim değildir. İnsana rağmen oluşan yeni bir rejimden söz ediyoruz. Depremlerden sonra ‘hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’ deniliyordu. Hep eskisi gibi oldu. Lakin salgın süreci ve rejimi biraz daha farklı gelişiyor. İnsanların hareketlerini kısıtladı. İş ve eğitim düzenini bozdu. Belki bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Önümüzdeki dönemde eğitim ve üretim tarzı yeniden şekillenecek. Yeni üretim ve eğitim düzenine geçilecek. Belki hem çalışma düzeni hem de eğitim düzeni daha gevşek lakin daha fıtri hale gelecek. Gıda rejimi de değişecek ve İnsan yemek için yaşamayacak belki yaşamak için yiyecek. İnsanın yaratılışına ve tabiatına uygunluk arz edecek. Zira bu kadar yüke, basınca dayanamadığından dünyanın işleyişi ve rejimi kısa devre yaptı. ‘Eski hal muhal ya yeni hal ya da izmihlal’ dedikleri kritik eşikteyiz. Bu açıdan 2019 yılı bir milat sayılabilir. Belki yeni bir düzenin ayak sesleri ve irhasatı. Salgın süreci şimdiden birçok alanda hasar meydana getirdi. Dolayısıyla hem simetrik hem de asimetrik düzeyde bir değişim kaçınılmaz. Salgından önce eğitimin keyfiyeti ve mahiyeti Hasan Hanefi’nin öngördüğü gibi Allah’ı değil de insanı merkeze alan bir sistemdi. ‘Azı karar çoğu zarar’ dedikleri gibi insan merkezli bir eğitim sonuç itibarıyla insanı bozar. Atın ölümü arpadan olur dedikleri gibi insanın manevi ölümü de merkeze alınmasından kaynaklanmaktadır. Elbette umanizm veya hümanizm sistemin içinde vardır ama sistemin kendisi değildir. Müstakil değildir. Ölçüye tabidir. Bu itibarla eğitim sisteminin ve anlayışının dönüşümü gerekmektedir. Belki ‘olan da hayır vardır’ sırrıyla bu zeminde eğitim anlayışı insan yapısını esas alacak şekilde yeniden düzenlenir. Yeni dönemde yeni bir sistem ve bu sisteme göre yeni bir öğretmen ve yeni bir talebe modeli öngörülebilir İnsanlık yolların ayrılış noktasına gelmiştir ve kendisine yeni bir şans vermesi gerekiyor. İmam Rabbani’nin dediği gibi yolların sonu başlangıç noktansa dönüştür. Kozmolojiyi , evreni yeniden sahibine ve yaratıcısına adamak, bağlamak gerekiyor. Bu sistemde insanın yeri bellidir. Tanrı olmak değil tanrının vekili (halife) gibi davranmaktır. İnsanı ve kainatı anlamlandıracak anlayış budur.
Niceliğin egemenliğine giren dünyan niteliği yakalayarak yeniden dengesini bulması kaçınılmazdır. Aksi takdirde kozmolojik sistem arıza verecektir. Dünyayı kullanma kılavuzunu fevt eden insanlık sonuçta şeytanın kılavuzluğunda ve yedeğinde fıtrat dışı bir Frankenstein’a dönüşmektedir. Zombileşmekte ve kabil-i hitap bir varlık olmaktan çıkmaktadır. Bunun sonucu yerküremiz büyük bir Babil Kulesi hükmüne geçmiştir. Seslerin ahengi kaybolmuştur. Salgın süreci ise kısa devre yapan dünya sistemine yeniden bir gözden geçirme fırsatı sunmaktadır. Muhasebeye davet etmektedir. Eğitim anlayışını hem kemmi hem de keyfi dairede yeniden düzenlemek gerekiyor. Eğitim sistemi insan merkezli olmaktan çıkarılıp ilahi merkezli hale getirilmelidir. Bu yolla pozitivizmin tortularından da kurtulabiliriz. Bu durumda insanoğlu tabiatla kavgalı değil barışık hale gelecektir. Yeşile tutkun, canlıya hürmetkar bir yaklaşımı benimseyecektir. Bu durumda betonlaşma furyası da solacak, son bulacaktır. Bundan sonra kara değil yarara bakılacak. Ömer Abdulaziz’in Sind valisine dediği gibi Hazreti Peygamber vergi tahsildarı değil hidayet rehberi olarak gelmiştir. Esas olan zümrelerin değil insanlığın birlik ve beraberlik içindeki ortak mutluluğudur. Korona Salgını nöbeti mazi ile ati arasında bir mola dönemine denk geliyor.
Çanakkale Harbinde okul yerine cepheye giden yitik nesiller gibi 2019 yılından sonra da nesiller sistematik olarak okula gidemedi. En azından kemiyet açısından eğitim açığı büyümüştür. Bir milyardan fazla talebe düzenli bir şekilde okuluna devam edememiştir. Bunun çaresi hızlandırılmış eğitim değil dinlendirilmiş ve damıtılmış eğitimdir. Beni İsrail’de yedinci yılda, ekim alanları hasat yerine nadas ile dinlenmeye bırakılmıştır. Yitik zamanı, kaybedilen vakti pozitif düşünce ile asimetrik yönden yeniden kazanmak mümkündür. Belki eğitimde zoraki bir nadas dönemi geçirdik lakin belki de böylesi hayırlı oldu. Zira bize bırakılsa tıkanmaya giden kara düzen tıkanana dek devam edecekti.
Bu dönemde eğitim uzaktan, kıraat ise ekrana bağımlı hale geldi. Kağıt rafa kalktı, demode oldu. Alışamasak da hayatımızı bu yeni araçlar dolduruyor. Mukavemet şansımız da yok. Matbu basının yerini hızlandırılmış zaman içinde basının fast food’u olan sosyal medya aldı. Hızlandırılmış zaman hadislerin diliyle, ‘tekarübü’z zaman/hızlandırılmış zaman’ olarak ifade ediliyor. Yani yılların yerini aylar, ayların yerini günler ve günlerin yerini saatler alıyor. Zaman mefhumu değiştiği gibi zamanı tüketme yolları ve alışkanlıkları da değişiyor. Teknoloji zaman algısını ve döngüsünü kırıyor ve hızlandırıyor. Bu nedenle zaman yakalanamıyor ve bu vesile ile uçucu bin zaman diliminden geçiyoruz. Bu hayata bakışımıza da yansıyor. Sabitin yerini değişken alıyor. Sabitelerin yerini de tali ve oynak unsurlar alıyor. Post modernizm kavramının anlamlarından birisi de bu olsa gerek. Zamanın bereketsizleştiği ve buharlaştığı bir Deccal çağından geçiyoruz.
Salgın sürecinde okulla ilişkilerimizde de yeni bir tanıma ihtiyaç doğdu. Okulla bağlarımız izafileşti. Bu kozmolojik rejim ve düzen değişikliği bizi alışkanlıklarımızdan kopardı, bu da ilave bunalımlar üretti. Kainatın düzeninin bozulması özel çarkımızı ve düzenimizi de bozunca çöküntü ve karamsarlık kaçınılmaz oldu. Salgın, bizi biraz daha ferdileştirdi ama bu kumkumadan ferdi çıkış yolu bulunmuyor. Kolektif çıkışa ihtiyaç var. İnsan yine birbirine sarılarak çıkış kapısını bulabilir, varabilir. Depremler ve yangınlar gibi salgın süreci de birikimlerimizi aldı götürdü. Öyleyse bize farklı bir çıkış kapısı gerekiyor. Bunu ve yolunu keşfettiğimizde insanlık ararken kaybettiği mutluluğa bir adım daha yaklaşmış olacaktır. Aksi takdirde, insanı merkeze koyan şeytan düzenine geri dönerek kendimize yabancılaşacağız. Tih Çölünde kayıp zamandaki yürüyüşümüz devam edecek!
Yol ayrımındayız. Eğitim sistemimiz de öyle…