Bizce İslam dünyası hala geri kalmışlığın, meskenetin, zilletin içinde. Dilerim bunun idrakinde olsun. Çünkü durumu idrak nelerin nasıl yapılacağının da tayinidir. Halbuki hale rıza, olup bitenden rahatsızlık duymama insanî hassasiyetin kaybı demektir. Bu yüzden üç asırdır İslam dünyası bir felâketler dönemi içindedir. Gerçekten bu dünyaya bir bakın, bir kulak verin göreceğiniz ve duyacağınız; yıkım, birbiriyle çatışma, göç, açlık, sefalet, kahır, çırpınış, feryat ve tüm bunları görememe, anlayamama yahut duymama şuursuzluğu.
Üstad, tüm bunların acısını ve öfkesini duyan, hisseden ve bir ömür boyu yılmadan, yorulmadan, yol gösteren bir büyük mustarip. O bir çığlık! O, bütün çıkmaz sokakların önünde herkesi kucaklamaya amade bir çift çelikten kol ve bütün cemiyeti iğneleyen, uyaran, kılavuzlayan, boşluğa kapıları kapatan gerçek bir dava adamı.
Bütün gayreti başlangıçta vurgulanan cehaleti, meskeneti, acziyeti, ezilmişliği, şahsiyetsizliği söküp atmak. Tekrar İslam dünyasının ayağa kalkmasının yolunu açmaktır. Bunun şuurunda olan, mesuliyetini yüklenen bir gençlik var etmektir. Böyle bir gençliğin en belirgin özelliklerinden biri aksiyonculuğudur. Tembellik, eziyet, vurdumduymazlık aksiyonun zıttıdır. Gençlik, illa ki aksiyon ruhuyla meşbu kılınmalı ve davayı yüklenmesi sağlanmalıdır. Üstad aksiyonu bütün yönleriyle ele alır ve aksiyon bu çalışmanın bütünü ve bu derdin devasıdır. Ben bu mütefekkirimizin vatan sathında anlaşılmasını, tekrar tekrar okunmasını istiyorum. Özellikle gençliği buna davet ediyorum. Şimdi aksiyonun üzerinde bir nebze duralım.