Gencin kendilik bilincini kazanması temelde bilgiye dayansa da bilgiyi üretme ve bilinçli eylemde bulunma kapasitesini seferber etmesi anlamında bilgeliğe müracaat etmek zorundadır. Bu çerçevede bilgeliği, yaşam sürecinde elde edilen bilgileri hayata yansıtma, her şeyi tüm yönleriyle birlikte değerlendirerek ne zaman, nerede, nasıl davranacağını ve konuşacağını bilmek olarak niteleyebiliriz.[1] Hayata dair hakiki bir görüş, şeylere dair isabetli bir yaklaşım oluşturan kararlar olarak tezahür eden bilgelik hiçbir şeyi diğerine feda etmeyecek bütüncül bir yaklaşımı seslendirir.[2] Böyle bir tanımda bilgelik bilmenin ereği, bilmenin eksiksiz oluşu ve kendini tanıma olarak bilginin sınırı ile bilgiye ilişkin farkındalığı öne çıkarmaktadır.[3] Bu çerçevede bilgi iç görü, idrak, değer, inanç, tecrübe, muhakeme etme, mantığı eklektik bir şemada yaşama uyarlama ve uygulama yeteneği olarak, dünyaya, kişinin kendi benliğine, yaşama ve yaşamın son ve en yüksek amaçlarına dair güçlü bir kavrayışı ifade etmektedir.[4] Söz konusu kavrayışa sahip olan bilge, diğer insanlara göre bilgiyi ‘neden’ ve ‘niçin’leriyle bir üst düzlemde görebilen ve değerlendiren, bilgiler arasında bağ kurup, bunları farklı alanlara aktarabilen, “öznelliği”, “özgünlüğü” ve “özgüllüğü” olan bireyi temsil etmektedir.[5] Buna ilaveten bilge, yüksek anlayış, iletişim becerileri ve bireysel yargı, yetkinlik, sıra dışı yetenekler ve tevazu sahibi olmasıyla çeşitli özellikleri kendinde barındıran olarak kabul edilmektedir.[6]
Bilgeliğin ne olduğu, nasıl elde edileceği, yaş ile ilgisi, öğretilebilir ve öğrenilebilir olup olmadığı tarih boyunca merak konusu olmuş, bu konuda pek çok görüş öne sürülmüştür. Sözgelimi kadim dünyada bilgelik, yaşananlara dair sezgisel bir süreç olarak ya da bilgi elde etmek ve işlemek için özel bir yol olarak görülmüş, bir erdem ya da sosyal olarak değerli bir davranış modeli olarak övülmüştür.[7] Hatta o, sadece ‘iyi’ olanla değil aynı zamanda ‘doğru’ ve ‘güzel’ olanla iç içe geçmiş olan entelektüel, ahlâkî ve estetik yaşam ustalığı olarak ifade edilmiştir. Ortaçağ’da bilgeliğin daha ziyade kutsal olanın ve mutlak doğrunun peşinde geçirilen bir yaşam olarak tanımlandığına şahit olmaktayız. Günümüzde ise bilgeliğin, rasyonel ve analitik düşünme becerileri olarak ele alındığını, hatta söz konusu becerilerin değer yüklü uygulamalar olup olmadığının tartışıldığını görmekteyiz.[8] Aynı şekilde bilgeliğin olgun denilebilecek bir yaş ile kazanılan, deneyim ve bilginin maksimize edildiği; yaşam içinde düşünsel becerilerle desteklenen bir olgu, nihayetinde öğretilebilir ve öğrenilebilir hususiyetler olup olmadığı da söz konusu tartışmaya dâhil edilmiştir.
Bilgeliğin günümüzde geçmişteki gibi gizemli ve orada bir yerlerdeki sezgisel bir hal olduğu şeklinde anlaşılmadığı; insan zihninin bir durumu olarak derin bir kavrayış ile bireyin her şeyi bilemeyeceği bilgisiyle hareket ederek gerçek bilgiyi soruşturmada ve insan ilişkilerinde ortaya çıkan bilişsel, yansıtıcı/reflektif ve duyuşsal bir beceri olarak; etki (duygular ve tarafsızlık), istek (eylem ya da eylemsizlik) ve bilgi (biliş) gibi zıt kutupların dengeli bir biçimde bir arada bulunması şeklinde ele alındığı açıktır. Aynı şekilde bilgelik, sadece bir aile ya da toplum içinde değil; dünya kadar geniş olabilecek kültürel bir bağlamda ortak bir iyiliği göz önüne alınmasına, sorunlara çözüm üretmek için değerlerle birlikte düşünülen süreçlere gönderme yapmaktadır.[9] Bilgeliğin muhakeme gücü yüksek olan ve iyi davranışlar gösteren bir modelle ilişkili olarak öğretilebileceği de uzmanlarca belirtilmektedir. Eğer bilgeliği hayata dair hakiki bir görüş, şeylere doğru bakış ve işaretler oluşturan karar olarak kabul edersek; insanın önüne uzanmış hayatı kavrama biçimini bilgelik olarak sunabiliriz. Bu yetenekte üstün olanlar, dünyanın ve hayatın olması gereken idealarını bileceğini; baktığı her olayın sonsuz olay anlamına geleceğini; gerçek doğasına uygun olarak her şeyi gittikçe daha fazla zenginleştirmeye devam edeceğini ve kararları gibi davranışlarının da iç görüsünün damgasını taşıyacağını umabiliriz. Böyle bir halin onun yüzünde izler bırakabileceğini; doğrudan ve keskin bir görüş kazanırken, aklıyla ifadenin açıklamasını elde edeceğini ve nihayetinde bilgeliği etrafına yayabileceğini gözlemleyebiliriz.
Bilgeliğe dair yukarıda ifade edilen hususların, tarihsel süreçte onun maddi dünya ile manevi dünya arasındaki bağlantıyı usta-çırak ilişkisiyle elde edilebileceğini savunan dinlerin, bilişsel süreçler ile içe bakışın uygulamalarıyla elde edilebileceğini ileri süren felsefelerin ya da toplum içindeki eğitim ya da uygulamalarla kazanılabileceğini öne süren ideolojilerin, kurma hususunda yegâne oldukları kanaatini iptal ettiğini görebiliriz. Günümüzde teknoloji ile desteklenen bilme yöntemleri; zaman, mekân ve şartlara göre nasıl hareket edileceğinin hesaplanması, belirsiz durumlar karşısında baş edebilme ve risk almanın öğretildiği süreçlerle bilgeliğin artık sıra dışı bir varoluşsal hal olmadığı; isteyen ve çabalayan herkesin kazanabileceği bir hal olduğu öne sürülmektedir. Hatta bilgelik ile yaş arasındaki ilişkinin doğrudan zorunlu olmadığı; 1- Pozitif Model’de, her yeni yaşın kişiye daha fazla bilgelik getirdiği, 2- Negatif Model’de kişinin yaşı ilerledikçe sahip olduğu bilgilerin ve bilgeliğin azalacağı, 3-Kristalize Model’de bilgeliğin yaş ile sistematik olarak artmadığı hatta onun gençlikten ilerleyen yaşlara kadar korunduğu ileri sürülmektedir.[10]
[1] Ahmet Akkaya, Psikososyal Gelişim Alanı Olarak Bilgelik Gelişiminin İncelenmesi, Kocaeli Ünv. Sosyal Bilimler Enstitüsü, basılmamış yüksek lisans tezi, Kocaeli, 2019, s. 16.
[2]William James, “Rasyonalite Duygusu”, çev: Celal Türer, Rasyonalite Duygusu, Fol Yayınları, Ankara 2021, s.32.
[3] Bedia Akarsu, Felsefe Terimleri Sözlüğü, TDK Yayınları, Ankara, 1975. s. 30.
[4] Ahmet Akkaya, Psikososyal Gelişim Alanı Olarak Bilgelik Gelişiminin İncelenmesi, s. 16.
[5] Şefika Erdem, Üstün Yeteneklilerin İyi Oluşunda Bilgelik, Değerler ve Benlik Kavramlarının Rolü, Tokat Gaziosmanpaşa Ünv. Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Basılmamış Doktora tezi, Tokat, 2019, s. 42
[6] Şefika Erdem, Üstün Yeteneklilerin İyi Oluşunda Bilgelik, Değerler ve Benlik Kavramlarının Rolü, s. 42.
[7] Şefika Erdem, Üstün Yeteneklilerin İyi Oluşunda Bilgelik, Değerler ve Benlik Kavramlarının Rolü, s. 64.
[8] Ahmet Akkaya, Psikososyal Gelişim Alanı Olarak Bilgelik Gelişiminin İncelenmesi, s. 36.
[9] Şefika Erdem, Üstün Yeteneklilerin İyi Oluşunda Bilgelik, Değerler ve Benlik Kavramlarının Rolü, s. 30.
[10] Ahmet Akkaya, Psikososyal Gelişim Alanı Olarak Bilgelik Gelişiminin İncelenmesi, s. 45.