Aşk aşka düşmektir cancazım!. Âşık bir kere aşk ateşine düşmüştür ya fizik boyutundan uzakta, beden düşüncesinden asudedir artık.
Âşık için için tüter, içinde söndüremediği bir acı vardır. Yanıktır O, buğdaylar gibi, başaklar gibi yanık. Güneşe yüzünü dönen gün doğumu çiçekleri gibi yanık. Aşığı gözünden tanırsınız, gözlerine iyi bakın âşıkların. Kıvılcımlar çıkar. İçinin yangınının dışa vurum noktasıdır gözler. Yanık yanıktır, kara karadır, şehla şehladır. Gözlerine bakın âşıkların iyi bakın çığlıklar atar ‘’ Yalvarırım bana bir el uzatın’’ der gibidir. Oysa dili sükûttadır, konuşmaz. Hâmuştur, hâmuş eylemiştir en büyük maşuk onu. Konuşamaz. Gözleri yangının işaret fişeği acil çıkış kapısıdır. Lakin âşık çıkış aramaz ki. Yanan pervanedir O.
– “Bir nefes dîdâr içün bin cân fedâ itsem n’ola?
Nice demlerdür esir-i iştiyâkıdur gönül” (Nef’î)
Bir nefescik olsun o güzel yüzü görmek için bin canım olsa da kurban etsem yeridir. Gönül nice zamandır onun arzusuyla yana tutuşa esiri olmuştur.
Bir de aşığı iniltisinden bilirsiniz cancazım! Bir ezgi, bir musiki, bir ilahi duyduğunda inceden inceye bir ah eder. Gözünde yine sırdaşı birkaç damla beliriverir ve söner, hepsi o kadar. Tütmeden yanmaya devam eder âşık.
– “Derd-i aşkı gayrıdan sorma ne bilsin çekmeyen;
Anı yine aşık-ı nalana söylen söylesin” (Bakî)
Aşk derdini başkalarından sormayın. Aşkı çekmeyen onun ne olduğunu ne bilsin? Siz onu yine inleyen aşığa sorun ki, size hepsini bir bir anlatıversin.
Yanacaksın; tütmeyeceksin, yanacaksın; yandım demeyeceksin, sermayen birkaç damla gözyaşı, bir çift kömür göz ve bir de ahtır sadece cancazım.
Âhh cancazım; Olmayan bilmez, bilen söylemez, söyleyen bilmez, olan oldum demez, dile düşmez, dile gelmez, dile gelemez, şiirler âşıkların imdat çağrılarıdır, yüreğine sebil arayışlarıdır şiir, yoksa okuyana değildir, okuyan bu kıymetli paydan nasibini alıp kırıntılarla doymaya çalışandır. Şiir, kuytu köşelerin karanlığına, kandil yakma çabasıdır. Şiir maşuka feryattır, duy artık beni deyişin kelimelere bürünmüş şeklidir, maşuku etkileme çabasıdır, bitir artık bu hasreti deyişin edebi üslupcasıdır.
– “Arz-ı hâl etmeye câna seni tenhâ bulamam,
Seni tenhâ bulacak kendimi aslâ bulamam” (Ulvî)
Sevgilim! Hâlimi, yani aşkından dolayı başıma gelenleri ve isteklerimi, arz etmek için seni yalnız bulamıyorum. Seni yalnız bulunca da kendimi asla bulamıyorum.
Âşıklık zordur cancazım; Lakin her âşık memnundur yangınından, yanmanın acısı hazzı vardır, âşık olmayan ne bilir o acıyı.
Aşk nedir dediler Mevlana’ya, ‘’Ben ol da bil’’ dedi. Deryayı, bu söze ve üç kelimeye sığdırdı; Hamdım, piştim, yandım. Sonu yanmaktır aşkın söner mi bilemem ama zordur vesselam.
– “Efendimsin cihanda i’tibârım varsa sendendir.
Miyân-ı âşıkânda iştihârım varsa sendendir” (Şeyh Galib)
Sen benim Efendimsin, benim bu cihanda itibarım varsa sendendir. Âşıklar arasında bir şöhretim varsa yine sendendir.
Aşk nedir bilir misin cancazım; kendine kıyıp sevdiğine kıyamamaktır. Âşık kimdir bilir misin cancazım, yolların puslu yolcusu, afakın yanık bir kulu, gözlerin görmediği, kulakların bilmediği bir AHH’tır kubbede kaybolan.
– “Canıma bir merhaba sundu ezelden çeşm-i yâr;
Öyle mest oldum ki gayrın merhabasın bilmedim” (Ahmed Paşa)
Ezel gününde sevgilinin gözü bana bir merhaba lütuf etti. Öyle mest oldum ki ondan sonra kimsenin merhabasını tanımadım.
Ha bir de âşık aşığı görünce, hemen tanıyıverir cancazım. Bir gözleri kömür karalı daha der. Hangi alevin yangısı olduğu önemli değildir, hangi ahu gözlünün kendini zebun ettiği mühim değildir, mühim olan kömür karası gözlere sahip olabilmektir. Âşıklar kervanına bir boynu bükük, yüreği yaralının daha eklenmesidir.
– “Şeb-i yeldâyı müneccimle muvakkıt ne bilir;
Mübtelâ-yı gama sor kim geceler kaç sâ’at” (Sâbit)
En uzun geceyi gök bilimci, takvimci ne bilir? Dert sahibine bir sor ki, geceler kaç saat?
“Mende Mecnûn’dan füzûn âşıklık istidâdı var.
Aşık-ı sadık menem, Mecnun’un ancak adı var” (Fuzuli)
Bende Mecnun’da olduğundan daha fazla âşıklık kabiliyeti, sevmeye doğal eğilim var. Gerçek aşık benim Mecnun’un yalnızca adı var.
Aşıklık zordur cancazım!
Melek KARADENİZ
Her zamanki gibi super
Teşekkür ediyorum.Sevgilerimle.
Herkes aşkı yazamaz,aşığı da anlayamaz.Hem yazmış,hem anlamışsınız.Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki ne aşklar ne de aşıklar kaldı.Ufkumuzu yalancı maşuklar kapladı.Bir nefeste makaleyi okuyunca yazar için sanki yüreği sevginin odak noktası olmuş,aşkın tayfalarını karanlık dünyamıza yansıtıyor diye hissettim.Yalan ve acımasız dünya için çok âli bir deneme olmuş.
Çok teşekkür ediyorum kıymetli hocam.