eğitim,öğretim,terbiye,talim,Meb,Üniversite,öğrenci,öğretmen,muallim,öğretim üyesi,maarif,aile,
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Parçalı Bulutlu
28°C
Ankara
28°C
Parçalı Bulutlu
Perşembe Parçalı Bulutlu
30°C
Cuma Açık
30°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
30°C
Pazar Hafif Yağmurlu
26°C

Aklı Ermez Yalan Söylemeye

Ahmet Efendi çubuğu eline alır dediğimi tekrar edin diyerek başlardı sözüne. Yerdeki minderlere oturmuş bütün çocuklar gülüşürdü. Çubuk büyük erkek çocuklarının kafasında birer tur atar biz minik kızlara gelince dururdu. Kelimesini tekrar ederdi “li-ilafi kureyş” Çubuk bizim aramızda olduğu için suspus olur itaat ederdik. “li-ilafi kureyş” Ahmet Efendi çubuğu yere vurur tekrar ederdi “li-ilafi Kureyş bu sefer bağırarak tekrar ederdik. “li-ilafi kureyş” Şimdi düşünüyorum da merhum çok iyi adamdı fakat li-ilafi’den ileriye gidemedik ama mıh gibi kazındı aklımıza “li-ilafi kureyş. Her yıl Elif-b-biter Kur’an‘a geçerdik Ketebe-keteba-elham-nas-biter, li-ilafiye geçerdik ki okullar açılırdı. Ritmik saymalar, çarpım tablosu, bin bir gece masalları, Keloğlan derken yaz gelir yeniden Elif- Be-Te-Se- salli barik-elham-nas-ketebe-Kateba ve li-ilafi derken yaz bitti başlasın iki-dört-altı-sekiz velhasıl hiçbirini tastamam edemedik.
Ahmet Efendi ölünce ezanları Hayrettin okumaya başladı hoca olmadığı için elif-ba öğreten de olmadı. Hayrettin onun tabiriyle “bana deli diyenlerdir deli” diyordu, ama iyi ezan okurdu köyün delisi. Aramızda kalsın bunu hiçbirimiz sesli söylemeye cesaret edemezdik. Bize zarar verdiğinden sanmayın sakın aksine bize çok iyi davranırdı. Annesinin bize telkinleri böyleydi “çok üzülüyor ağlıyor ona deli diyen olursa“ diyordu. Zaten biz çocukları hiç ilgilendirmezdi Hayrettin’in deli olması. Diğer bütün büyüklere bakınca en düzgün temiz giyinen tek adam oydu yaylada. Her zaman ütülü giyinirdi ki elektrik yoktu o zamanlar. Kömür ütüsüyle ütülerdi kıyafetlerini ihtiyar annesi. Ütülü beyaz gömleği lacivert kıravatı gri süveteri tam bir beyefendiydi hayrettin. Bir gün kapı önünde iskemleye oturmuş ağlıyordu. Kasabadan gezmeye yaylalara çıkan delikanlılar Hayrettin’i kandırıp içki içirmiş. İçinde zerre kötülük olmadığından kendisiyle eğlendiklerini anlamamış sarhoş olup yalpalamış yürüyememiş düşmüş üstü başı çamur olmuş. Annem çok üzüldü, bana güldüler deli dediler, paramı aldılar diyordu. Annesi gelip ona sarıldı küçük çocuk gibi yanaklarını öptü okşadı. Koca adam hayrettin küçülüp iki avuca sığmıştı sanki. İhtiyar anası o üzüldükçe üzülüyor bir yandan da beddua ediyordu oğlunu bu hale getirenlere.
Hayrettin komşu çocuklarından birinin ismini söyledi “o da vardı o da oradaydı” diye söylenirken, hemen bir başkası yalan konuşma diye araya girecek oldu. Hayrettin yalan konuşamaz, aklı ermez dedi annesi. Neden diye sordum. “Çünkü o cennetlik” diye cevap verdi. O kadar emin söyledi ki bunu inandım. İlk defa cennete gideceği kesin olan birini görüyordum.
Şimdi “yalan söylemeye aklı ermez” demesi daha çok düşündürüyor beni.
Yıllar sonra ona benzeyen insanlar, çocuklar gördüm. Ona benzeyen turist çocukları gördüm. Koca koca adam olmuş çocuklar. Yalan, riya, sahtekarlık, kurnazlık, hile nedir bilmeyen aklı böyle kötü şeylere ermeyen insanlardı onlar.
Deli değilmiş aslında Hayrettin annesinin dediği gibi aklı yalan söylemeye kötülük yapmaya ermezmiş onun gibi olanların. Simalar farklı yüzler aynı , toparlak yanaklar, iri şişkin gözler, dudaklarını sarkıtarak her an ağlayacakmış gibi konuşan bir ağız. Keşke bizim aklımızda hep elif-be -li-ilafi -çarpım tablosu-keloğlan masallarına erseydi sadece. Belki kötülük nedir öğrenmez, kalbi ve aklı iyilikten fazlasına ermeyen bir insanı sarhoş edip eğlenmek için çamura düşüp canının yanmasından keyf alacak kadar kötü olan varlıklara dönüşmezdik. 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

  1. Zülfikar dedi ki:

    Harika bir drama olmuş gerçekten çok harika ve gerçekle o kadar güzel örtüşüyor ki yüreğine sağlık kardeşim

    1. Hanife Çakır dedi ki:

      Son zamanlarda tamamen gerçek olayları yazmaya başladığımı fark ettim

  2. Mehmet dedi ki:

    Eline emeğine yüreğine sağlık