Durmuş Günay
ÖZET
Dil probleminin ne olduğuna, problemin çözüm sürecinin nereden başlaması gerektiğine, medeniyet, kültür ve dil ilişkisine değinildi. Akademinin kültürü unuttuğu belirtildi. Zihin dünyası ve dil dünyası arasındaki ilişki ile bu dünyaları meydana getiren unsurlar arasındaki bağlantılar gösterildi. Dil problemin derinliğine rağmen çözüm umudunun yitirilmemesi gerektiği dile getirildi.
I. GİRİŞ
Dil konusunda yaşanan problem nedir? Problemin temel sebebi ne(re)ye dayanıyor? Çözüm süreci için doğru olan başlangıç noktası nedir? Sormak yol açmaktır. Soru, araştırmanın kılavuzudur. Problemin belirlenmesine ve çözümüne giden sürece nereden başlanması gerektiğine dair birkaç hususa kısaca değindikten sonra, akademik dünyadaki dil problemine işaret eden birkaç örnek gösterilecektir.
Dil, kültürün taşıyıcısı ve ortaya çıktığı dünyadır. Kültür, medeniyetin özüdür. Medeniyet= Kültür+ Madde. Bu formülün detaylı açıklaması konumuzun dışına taşmak olur. Problemin temeli, Medeniyetimizin büyük krizidir. Medeniyet kapsayıcı bir kavramdır. Medeniyet krizi bütün alanlarda ve dil alanında da yıkıma yol açmıştır ve yıkım çeşitli yönleriyle devam etmektedir. Kriz derindir. Medeniyetimize karşı önce aydınlarda duyarsızlık ile başlayan sonra karşıtlık ve giderek düşmanlığa dönüşen bir süreçtir. Harf ve dil devrimi sonucunda kültür katliamına maruz kaldık. Kültürünü, tarihini, geçmişini yok etmeyi amaçlayan bir katliamdır bu. Geçmişini silerek batı tipi yeni bir toplum yaratma amaçlanmıştır. Krizin dil alanındaki dışa vurumu, aydınlarda kendi diline karşı dil sevgisinin, dil zevkinin, dil kuyumculuğunun, dil estetiğinin ve dil duyarlılığının tükenişi şeklinde olmuştur. Günümüzde, Türkçe ile İngilizceyi karıştırarak kullanan bir aydın kesimi vardır. Türkçe, Türkçe+İngilizce = “Türkizce” olmuştur onların dilinde.
II. DİL ve KÜLTÜR
Batıyı öykünmekle dile verilen zarar; mantıksal düzlemde yani gramerde, uydurma kelime tercihlerinde, ve ifadelerin kullanıldığı bağlam hatalarında açıkça görülebilir. Bağlam ile işaret etmek istediğimiz, farklı değerlere sahip başka bir kültürün söylem tarzını kullanmaktır.
Cümlede kelimelerin sıralanış şekli, dili kullanan kültürün medeniyetine ve düşünce yapısına dair izler taşır. “Ben” zamirini cümlenin en başına koyan ve aslî unsuru olarak kabul eden bir kültürle, kişi zamirini hiç kullanmaksızın yükleme iyelik eki ekleyerek meramını dile getiren bir kültürün dünyaya bakışının aynı olmayacağı yönünde çıkarımda bulunabiliriz. İngilizce, ‘ “I” know this is true’ cümlesinin tam karşılığı ‘“Ben” bunun doğru olduğunu biliyorum’ şeklindedir. Ancak Türkçede, vurguya ihtiyaç yoksa, ‘bunun doğru olduğunu biliyorum’ deriz, “ben” zamirini kullanmayız.
Bunun gibi, bir dilde kullanılan kelimeler de bir tarihe sahiptir, tarihin izlerini, toplumun hafızasını taşır. Şiirlerde, ağıtlarda, türkülerde, atasözlerinde kullanılarak nesilden nesile hafıza aktarımını sağlar. Stres kelimesinin muhtelif karşılıkları hakkında sıkça kullanılan bir örnek vardır: Mesela bugün her yaştan insanın sıkça kullandığı “stres” kelimesi, çeşitli saiklerle tercih edilmeyen ya da ettirilmeyen, unutturulan dert, gam, kahır, keder, gussa, yeis, tasa, mihnet, elem, üzüntü, sıkıntı, endişe, kasvet, nedamet, melâl, enduh, füduret, hüzün, hüsran, hicrân, ıstırap, inkisar, kâbus, hafakan, teessüf, teessür, vehim, buhran, matem, gaile kelimelerinden hangisini karşılamaktadır (Bakiler, 2004)
Dil probleminin çözümüne giden sürecin başlangıcı dilini sevmektir. Bilmek için sevmek, sevmek için bilmek gerekir. Bilmenin başlangıcı, bilme ihtiyacı veya bilme arzusudur. Aynı zamanda insan bilmediğini sevemez. Dilini sevmeyen dilinin estetiğini inceliklerini yakalayamaz. “Varlık kendisine negatif bakanlara bilgisini açmaz”. Ana dilin iyi öğrenilmemiş olması, iki sonuca yol açmaktadır. Birincisi, dilin zevkine varamamak dolayısıyla dil sevgisi eksikliği. İkincisi, başka dili öğrenme zorluğu. Bir başka dili öğrenmede ana dil referans olmaktadır. Çocuk, ana dilini annesinden ve çevresinden örtük bilgi ile öğrenir ve dilin grameri çocuğa örtük olarak geçer. Çocuk konuşmaya başladığında dilin gramerine ve selikasına göre konuşur. Eğer çocuk, ana dilini iyi öğrenmişse, bir dil öğrenmeyi deneyimlemiş olan zihin, yabancı dili de daha kolay öğrenir.
mail:durmusg@gmail.com
DEVAM EDECEK